Göstere göstere

Tam bir hafta önce...

Gazze'nin kontrolünü elinde tutan Hamas'ın silahlı kolu El Kassam, roket bile geçirmeyen Demir Kubbe'yi paramotorlarla aşıp (!) İsrail'e saldırdı.

El Kassam ismini unutmayın, birazdan buraya döneceğim.

Öyle acayip bir saldırıydı ki...

Sınırın hemen ardında bir müzik festivali vardı ve orada aralarında Türkiye ile Azerbaycan da dâhil, 35 ülkeden Musevi gençler bulunuyordu.

İsrail tarihinde görülmemiş biçimde Hamas ellerini kollarını sallaya sallaya sınırı geçip, hem İsrail güçlerini, hem de sivilleri öldürüyor, rehin alıyordu.

Dünya bir anda bu görüntülerle sarsıldı.

İsrail, "Bu bizim 11 Eylül'ümüz" dedi.

ABD'nin Afganistan ve Irak işgallerine kapı aralayan 11 Eylül 2001 muammasının ardından, bu defa İsrail'in "Orta Doğu haritasını değiştireceğiz" dediği ikinci bir 11 Eylül filmi böyle başladı.

ABD'nin Afganistan'a bir yılda attığı bomba, Gazze'ye bir haftada yağdı.

"Sivilleri ilk Hamas hedef aldı" görüntüsü, apaçık tezgâhtı.

İsrail; Gazze'de, hatta Batı Şeria'da çocuk-kadın demeden Filistinli sivil kıyımına girişti, ABD, İngiltere ve daha pek çok Avrupa ülkesi "Yürü, arkandayız" açıklamaları yaptı, Filistinlilere destek yürüyüşlerini yasakladı, sosyal medya paylaşımlarını kaldırttı.

Ve El Kassam'ın saldırısından tam bir hafta sonra, Gazze'nin tamamen işgali için kara harekâtı başladı.

Şimdi söyleyin, El Kassam bunu niye yaptı, bundan Filistinliler ne kazandı

El Kassam'a dönelim...

Hamas'ın bu silahlı kolu, ismini I. Dünya Savaşı'nda gösterdiği direnişle bölgeye namı yayılan İzzeddin el-Kassam'dan alıyor.

Osmanlı, birlikleriyle Libya'da İtalyanlara, Şam'da Fransızlara karşı savaşmış.

İngiliz işgalindeki Filistin'de, bir Yahudi devletinin kurulmasına karşı çıktığı için, 1935'te İngilizler tarafından şehit edilmiş.

Yalnız buraya şunu da not düşmekte yarar var;

14 yaşında Suriye'nin Lazkiye şehrinden Mısır'a gitmiş.

El-Ezher Üniversitesinde reformist Muhammed Abduh'dan eğitim almış, 'Müslüman Kardeşler'e katılmış...

Daha sonra Abduh'un öğrencisi Muhammed Reşit Rıza ile teması olmuş.

Yani, Vehhabiliğin gizli kolu olan 'selefi' bir isim.

Hamas'ın ve El Kassam Tugaylarının bu fikri altyapıdan ne kadar etkilendiklerini oransal olarak bilmesek de, Şia'nın bile bu yapıda kısmen etkili olduğu sır değil.

Madem yeri geldi; Şia'yı Yahudi İbn-i Sebe'nin, Vehhabiliği ise Osmanlıyı yıkmak için Muhammed bin Abdülvehhab eliyle İngilizlerin kurduğunu hatırımızda tutup, bugün olanları anlamaya çalışmakta yarar var.

Bunların coğrafyamızda özellikle Arap Baharı'ndan bu yana ne yaptıklarını, nasıl oluk oluk Müslüman kanı akmasına sebep olduklarını ve neticede kime hizmet ettiklerini gördük ne yazık ki.

İşte Suriye...

Bir yanda selefi örgüt DEAŞ'la mücadele adı altında sinsice yürütülen senaryo, öbür tarafta yüz binlerce Sünni Müslümanı katledip, Halep gibi Sünni şehirleri insansızlaştırarak 'gizli amacın yolunu açan' İran...