Direksiyonu sakın verme!

İyiler kaybedeli çok olmuş da, kötülerle daha kötüler arasında tercih yapmamız gerekiyor sanki! Dün Afganistan, Irak, Libya ve Suriye'ydi kurban Bugün Ukrayna. Yarın kim bilir hangi coğrafya! Etrafımız kan gölü Fırınları, okulları, hastaneleri bombalayan, milyonları göçe sürükleyen bir vahşetin tam ortasındayız. Bize doğrudan saldıramadıklarından, taşeronları ile yıllardır aralıksız çatışmaktayız. Hemen sınırımızda terör örgütüne devlet kurdurmaya çalıştılarsa da, fırsat vermeden gereğini yaptık. Zannetmeyin ki vazgeçtiler! Onlar daha fazlasına hazırlansalar da, teyakkuzda ve hepsine hazırlıklıyız. Sahada vaziyet bu iken, tuhaf olan şu, bunca şeyi görüp, yaşayıp, toplum olarak, iki gün sonra unutmaktayız! Hele -her şeyi göre göre- "Dış güç mü O da ne" diyenler yok mu Bir de bu süzme ahmak ve hainlerle uğraşmaktayız! Ukrayna'ya ilk 2015 sonunda gitmiştim. Zaporijya'da hemen yüz kilometre ötemizdeki Donbass bölgesinde yaşanan çatışmaları dinlemiştim uzun uzun. Bu ay başında Cumhurbaşkanımızla Kiev'e gittiğimizde yine gündemlerinde savaş vardı. Hep diken üstünde, eli tetikte bir ülke Korku ve endişe bu ülkenin iliklerine işlemiş sanki. Nasıl işlemesin ki!... İkinci Dünya Savaşı'nda Ukrayna Tarihi Müzesi'ni gezdirdiler bize. Hitler askerlerinin canavar ateş topları mı dersin, giyotinler mi, insan derisinden yapılan eldivenler ve yine insandan mamul sabunlar mı Yıllarca bağımsızlık mücadelesi vermiş, Rusya'nın bitmek bilmeyen baskısından bunalmış halk, 2014'teki devrimle umudunu Batı'ya bağlamış ama ona da güven nereye kadar! Tırnağın varsa başını kaşı. İşte durum ortada. Önce Kırım'ı kaybettiler, sonra Donetsk ve Luhansk'ı. Mevcut devlet başkanı, oranın Cem Yılmaz'ıymış bir zamanlar. "Hem rüşveti engeller, hem de bizi Batı'ya entegre eder" umuduyla göreve getirmişler. Batı ülkeleri böyle bir fırsattan elbette istifade eder. Lakin kendi menfaatleri doğrultusunda mı ilerler, yoksa o toplumun faydasına mı, görmek istiyorsanız sonuç ortada. Ne Ukrayna devleti Rusya ile baş başa kalmayı isterdi, ne de Ukrayna halkı. Batı, o ülkeyi hiç düşünmeden "Sizi NATO üyesi yapacağız. Korkmayın, arkanızda biz varız" vaadiyle gazladı, gazladı Ukrayna hükûmeti hiç istemediği hâlde Rusya ile ipleri alabildiğine gerdi Ve nihayetinde Rusya'yı Ukrayna sınırına yığdı. Batı ne asker yolladı Ukrayna'ya, ne dişe dokunur silah yardımı yaptı Düşünün, Suriye sınırımızda PKK'ya devlet kurdurmak için bile neler yaptılar, hâlen de yapıyorlar. Hazır kurulmuş devlete ise bırakın asker-silah göndermeyi, diplomatik elçilerini bile çekip kaçıyorlar. Neymiş, ambargo uygulayacaklarmış! Putin bunun hesabını yapamayacak sanki! Daha iki hafta önce Çin'le anlaşıp bunun tedbirini aldı, Batı'ya meydan okuyan ortak bildiri bile yayınlandı. Kazakistan'ın ardından Ukrayna'da da hamlesini yapıp, sadece lafta değil, sahada da var olduğunu gösterdi. Avrasya'da Çin ve Rusya ile birlikte büyüyen bir başka güç daha var; o da Türkiye. Hem askerî, hem ekonomik, hem de siyasi güç olarak. Savaşsa savaş, son örneği gardaş Azerbaycan'a destek verdiğimiz Karabağ. O bölgeyi de gittim gördüm; tam bir destan. Başka neler yaptık Suriye, Libya, Irak... Batı bu coğrafyada giderek zayıflarken, Türkiye hiç istemeye istemeye yeniden yanaşmak zorunda kaldıkları dost ülke! Lakin ciddi endişeleri var!... Onlara kukla olmayan, emirlerine biat etmeyen, ne olursa olsun kendi ülkesinin menfaati yönünde ilerleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Zaten başlarına bela olmuştu, bir türlü deviremiyorlardı,