İsrail'in Kıbrıs'taki gizli oyunundan haberiniz var mı
YÜCEL KAYA
Tarih boyunca Doğu Akdeniz'in kalbi olan Kıbrıs, jeopolitik değeri sebebiyle büyük güçlerin iştahını kabartan bir ada olmuştur.
Emperyalizmin yıllardır bu ada üzerine oynadığı oyun bugün farklı maskelerle yeniden sahneleniyor.
İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü işgal ve katliam politikaları, yalnızca Filistin'i değil, tüm bölgeyi tehdit eder hale gelmişken, Kıbrıs'ta da dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor.
"İsrail bizi işgal ediyor"
Son günlerde Rum basınında çıkan haberler, İsrail'in planlarını açıkça ortaya koyuyor. İsrail vatandaşlarının Güney Kıbrıs'a akın ettiği, binlerce kişinin adaya yerleştiği ve özellikle sahil bölgelerinde toprak satın aldığı dile getiriliyor.
Rum muhalefet partileri bile bu gidişatın ülkenin geleceğini tehdit ettiğini söyleyerek, "İsrail bizi işgal ediyor"uyarısında bulunuyor. Yani Rumlar bile tehlikeyi fark etmiş durumda. İsraillilerin Kıbrıs'ı bir "arka bahçe"olarak kullanması, yalnızca nüfus hareketi değildir; aynı zamanda ada üzerinde siyasi ve askeri hâkimiyet kurma çabasının da bir parçasıdır.
Kuzey Kıbrıs sahilleri İsrail tarafından satın alınıyor
Siyonist işgal planı sadece Rum yönetiminde değil, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde de sürüyor.
"Turizm"adı altında yürütülen işgal dünkü gazetelerde yer aldı. İsrailli şirketlerin doğrudan ya da dolaylı işgaline girmiş durumda. Geçitkale'den başlayıp Karpaz Marina'da biten 95 kilometre uzunluğundaki güney kıyısında da durum farklı değil. Bölgede yaşayan köylüler, yakın zamanda tüm kıyı şeridinde Kıbrıslılara ait tek bir arazi kalmayacağını, Kuzey Kıbrıs'ın Siyonistler tarafından kanlı paralarla esir alınmaya çalışıldığını anlatıyorlar.
Kuzey Kıbrıs yok sayılıyor
Bu tabloya bir de İsrail–GKRY ilişkilerinin geldiği nokta eklenmelidir. İsrail, Güney Kıbrıs yönetimiyle enerji projelerinde, güvenlik iş birliklerinde ve diplomatik temaslarda derinleşirken, Kuzey Kıbrıs'ı tamamen yok saymaktadır. Doğu Akdeniz'deki doğal gaz projelerinde Türkiye ve KKTC dışlanırken, İsrail ve Rum kesimi el ele vererek bölgede tek taraflı hâkimiyet kurmaya çalışmaktadır. KKTC'nin görmezden gelinmesi, aslında Kıbrıs Türkü'nün yok sayılması anlamına gelmektedir.
Başörtüsü Rumlarda serbest, Türklerde yasak
Ancak işin asıl tehlikeli boyutu, Kuzey Kıbrıs'ın içeriden çökertilmek istenmesidir. Bunun en güncel örneği, başörtüsü meselesi üzerinden yaşandı.KKTC Bakanlar Kurulu'nun liselerde başörtüsünü serbest bırakan düzenlemesi, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikasıtarafından hedef alındı. Sendika, meseleyi Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı, greve gitti ve nihayetinde mahkeme başörtüsü serbestisini iptal etti.
Düşünün ki Rum kesiminde öğrencilerin başörtüsü serbest, ama Kuzey'de yasak!Bu manzara, laiklik perdesi arkasında nasıl bir ideolojik mühendisliğin yürütüldüğünü açıkça göstermektedir.
Bu ne yaman çelişkidir böyle
Burada devreye giren bir başka kritik faktör ise AB fonları ve LGBTörgütleridir. Avrupa Birliği'nin yıllardır Kuir Kıbrıs Derneği'ne yüzbinlerce avro aktardığı ortaya çıktı. Bu dernek, lise öğrencilerine yönelik eşcinsel içerikli projeleryürütürken, aynı zamanda sendikalarla yakın ilişkiler kurarak toplumsal dönüşümü etkilemeye çalışmaktadır. Kuir Kıbrıs'ın destek verdiği çevrelerin başörtüsüne karşı çıkması, rastlantı değil; planlı bir ideolojik operasyonun parçasıdır.Yani bir yandan genç nesil sapkın projelerle kimliksizleştirilmekte, öte yandan başörtüsü yasaklanarak dindar kimlik toplumsal hayattan silinmek istenmektedir.