101inci gün...

Bugün 10 Nisan... 10 Nisan genellikle yılın 100'üncü günü ama bu yıl olduğu gibi Şubat 29 çekince arada sırada yılın 101'inci günü oluyor. Bugün aynı zamanda bayram, benim için 'çifte' bayram.

Oğlumuz Ali'nin doğduğu, kendimdeki büyük eksikliği farkettiğim zaman!

Unutulmaz bir gündü...

Turgut Özal'ın sebil gibi imara açtığı ve bugün beş yıldızlı otellerle dolan Ortaca'daki cennet Pisilis antik kenti ile ilgili haber için İzmir'den Muğla'ya gitmiş, Mimarlar Odası Başkanı rahmetli Oktay ağabey (Ekinci) ile buluşmuştuk. Sabahın körüydü, ofisteydik. Doğuma daha vardı ama içimden bir ses dürttü beni. Abi dedim bi telefon edebilir miyim Tabi, ne demek dedi. Masasındaki telefondan evi aradım. Rahmetli anneannem çıktı, şaşırdım. Neredeler diye sordum, kem küm etti. Anladım tabi. Telefonu kapatıp, abi ben gidiyorum dedim! Nereye dedi, doğum dedim, eşim sanırım hastanede.

Dev gibiydi Oktay ağabey kalktı kocaman sarıldı bana. Kutlarım kardeşim, ama dikkatli git, varınca da ara beni dedi. Geldiğim kiralık arabaya atladım henüz otoyol falan yok, 2.5 saat sonra İzmir'de hastanedeydim!

Odaya girdiğimde Füsun'a baktım ilk. Çok yorgun, ama daha çok dupduruydu. O an kalbimin genişlediğini hissettim. Birkaç saat önce anne olan insanın gözlerinde dipsiz bir derinlik vardı. Derinlik şefkatle dolmuş taşmıştı. Gördüm ve bendeki eksikliğin farkına vardım.

Yazı için masaya oturduğumda o 10 Nisan'ı ve bugünlerde yaşadığımız çoraklığı düşündüm nedense...

Dedim ki en büyük eksikliğimiz, ortak yoksunluğumuz ne. Para, pul, mal, mülk, yat, kat, şan şöhret mi

Hiçbiri değildi. Zenginde de fakirde de, idare edilende de idare edende de yok denecek kadar az, ortak yoksunluğumuz şefkatti!

Eskiden vardı da sonradan mı kaybetmiştik, neydi şefkat

Amerikalı Budist rahibe Pema Chödrön şefkat için "Kalbinize dokunmaya ya da dokundurmaya başladığınızda, kalbinizin derin, engin, dipsiz ve sınırsız olduğunu keşfetmeye başlarsınız. Kalbinizde ne kadar çok yer olduğu kadar, içinin ne kadar sıcak ve ne kadar yumuşak olduğunu da keşfetmeye başlarsınız" diyor.

Dikkatlice okuyunca, kalbinde ne kadar çok yer olduğunu unuttuğu için utanıyor insan!

Prof. Dr. Zümra Atalay'ın yazdığı şahane bir kitabı var: Şefkat: Zorlayıcı Duygu ve Durumlarla Yaşayabilme Sanatı...

Kitabın sayfaları yol gösterici ama ithaf bölümü bambaşka. Şöyle diyor orada... "Bu kitabı bana şefkatli olabilmeyi öğreten annem ve babama, şefkat verebilmeyi öğreten kızıma ve kendime şefkat göstermemi sağlayan zorlayıcı duygu ve durumlara ithaf ediyorum..."

İnsanın evladına şefkatli olabilmeyi öğretmesi, evladın da öğretileni alıp takdir edebilmesi ve bir insanın kendine şefkat gösterebilmesi ne büyük ayrıcalık değil mi