Temel değerimiz!

Her insanın vardır bir çocukluk travması. Çocuktur, unutur diyen yanılır. Freud şöyle diyor mesela... Çocukken çok titiz tuvalet eğitimi gören bir çocuk sıkı, cimri, inatçı, sürekli kendini denetim altında tutan bir birey olur!

Benim de uzun yıllar düşlerime giren bir travmam var!

Mahallemizin zararsız Cumhur abisi...

Kimseciklere rahatsızlık vermez işinden evine, evinden işine giderken 'vııııınnnn' diye ses çıkarırdı sadece. Doğru yalan bilmem, Kore'de askerlik yaparken böyle olduğu söylenirdi. Mahalle çetesinden iri oğlanlar arkasından 'deliii deliii' diye maytap geçer, ama ben korkardım. İkinci kattaki evin penceresindeysem bile içeriye kaçardım hemen.

Sıcak bir pazar akşamüstüydü arka mahallede akranlarla oynuyorduk. Ön taraftan sesler gelince o raya koştuk birlikte. Kalabalık toplanmış, herkes Şerife Hanım Teyze'nin tek katlı evinin çatısına bakıyordu. Merak tabi, biz ufaklıklar da kalabalığa karıştık.

Büyükler yüksek sesle soruyordu 'kim yaptı bunu, kim attı kiremitlere bu garibin şapkasını' diye. O sırada gördüm, Cumhur abinin şapkası kiremitte duruyordu. Biri kafasından alıp oraya fırlatmış.

Cumhur abi iki gözü iki çeşme sesle ağlıyor ve anlaşılmaz şeyler söyledikten sonra 'şapkaaaa' diyordu. Ramazan Usta oradaki iri oğlanlara 'siz mi yaptınız ulan bunu' diye çıkıştı ama yanıt yoktu. İşte tam o anda annemin sesi duyuldu... Yüceeeel, çabuk gel buraya!

Annem penceredeydi ve çok kızmıştı. Çünkü mahallenin bir ucunda olay olsa bile benim orada olma ihtimalime peşin peşin kızardı. Olay yerinde olmasam da okşandığım çok olmuştu bu yüzden! Ben tabi kalabalıktan koptum 'anne sesi korkusu' ile tek nefeste eve geldim. Annem mutfağa ben pencereye.

İşte ne olduysa o sırada oldu. Biri şapkayı Yücel attı kiremite demez mi

Demesiyle Cumhur abi sıtma görmemiş sesiyle bağırmaya başladı Yücel şapkayı attı, Yücel attı!

Aşağıdaki kalabalık hep birlikte penceredeki Yücel'e çevirdi başını. Annem mutfaktan pencereye uçtu resmen, ensemden öncelikle bana bir şaplak sonra da 'sen mi attın' sorusu. Hayır dedim ama onu anneme anlat!

Kulağımdan tuttuğu gibi aşağıya, Cumhur abi ve mahalleli karşımızda. Film gibi...

Annem bana herkesin huzurunda tekrar sordu sen mi yaptın Birileri, el kadar çocuk koca adamın kafasından şapkayı nasıl alsın dese de dinleyen kim. Annemin eli kerpeten gibi kulağımdayken birileri merdiven dayadı duvara, çıkıp şapkayı aldı ağlayan Cumhur abinin kafasına koydu.

Olay çözüldü mü Hayır. Cumhur abi şapkayı yere atıp bağırmaya başladı... Yüceeeel şapkayı koy!

Olay sırasında orada bile olmadığım, başından almadığım, kiremite atmadığım şapkayı çok korktuğum Cumhur abinin başına koyacaktım.

Annem kulağımdan adeta sürükledi Cumhur abinin dibine taşıdı beni. O sırada rahmetli Kamil Dayım gülerek kucağına aldı beni, şapkayı elime verip 'koy kafasına' dedi. Bugün gibi hatırlıyorum mahalle mahkemesinin önünde titreyerek şapkayı yerine yerleştirdim. Cumhur abi düğmesine basılmış gibi sustu ve gitti.

Kalabalık için eğlence bitmişti ama annemle benim aramdaki eğlence daha yeni başlıyordu!

Çocukluk travmamı niye anlattığıma gelince...

Benzer bir olay oldu!

Hem de ülkemizin kurtarıcısı, Cumhiriyet'in kurucusu, Türk Ordusu'nun ebedi Başkomutanı Atatürk'ün ölüm yıldönümünde 10 Kasım'da. Tarikatlerin, cemaatlerin, şeyhlerin, şıhların cirit attığı, saraylarda ağırlandığı, ayaklarına gidilip eteklerinin öpüldüğü, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üniforması ile dergahlara girildiği memleketin güzide asker ocağı, benim de dört ay eğitim aldığım Tuzla Piyade Okulu'nda düzenlenen Atatürk'ü Anma Töreni'nde.