Saraycık...

İzmir'den megakente taşındığımızın ilk yılıydı. İstanbul kazan biz kepçe geziyorduk. Kusur kalmasın diye Beylerbeyi Sarayı'na da gittik. Sarayın şatafatını ilgi ile inceleyen kalabalık gruba denize nazır salon hakkında bilgi veren rehberin dediklerini hiç unutmam: "Bu salonun en ilginç özelliği şu gördüğünüz büyük aynalardır. Aynalar öyle rast gele yerleştirilmemiştir. Karşısında oturulduğunda arka tarafta kalan Haliç rahatça görülsün diye özel olarak hesaplanarak buraya konulmuştur..."


Saraylıların nazik boyunları pencereye yaklaşıp sola, Haliç'e doğru bakarken yorulmasın diye dikiz aynası gibi yani!



İstedikleri kadar görkemli, istedikleri kadar mimari açıdan değerli olsun, hem memleketteki hem de dünyanın diğer köşelerindeki 'adalet sarayları' dahil sarayları hiç sevmem. Yenen hakların, adaletsizliğin günümüze kalmış süslü püslü simgeleridir bana göre...


İşin bu tarafı benim sorunum diyerek, konuya geleyim.


Misal Yıldız Sarayı...


Bugünlerde yere göğe sığdırılamayan, bir karış toprak kaybetmediği öne sürülen 2. Abdülhamid tarafından yaptırıldı. Onun 33 yıl süren uzuuun saltanatında hem padişahın evi hem de Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim merkezi olarak kullanıldı.


Şimdiki gibi değildi! Yarım milyon metrekarelik büyük bir alana yayılmıştı. Dünyanın en büyük saraylarından biri olan Ankara'daki son sarayımızın 289 bin metrekarelik alan üzerine kurulduğu düşünülürse, Yıldız Sarayı'nın büyüklüğü iyice belli oluyor!


Pek bilinmez ama Yıldız Sarayı o kadar büyüktü ki; kompleks içinde Küçük Mecidiye, Yıldız Hamidiye, Orhaniye, Ertuğrul ve Yıldız olmak üzere 5 cami vardı!


İşte bu Yıldız Sarayı, Osmanlı'nın çöküş döneminde yükselen diğer görkemli sarayların tümü gibi içerdeki tefecilerden ve yabancı ülkelerden alınan borç paralarla yapıldı.


Ya Dolmabahçe, Çırağan ve Beylerbeyi saraylarına ne demeli


Osmanlı, Ruslarla girişeceği Kırım Savaşı öncesi ilk kez dış borç almıştır mesela. Avrupalılar işin ucu kendilerine dokunmasın diye 'savaşa hazırlık' için Osmanlı'ya yüklü borç verince, Padişah 1. Abdülmecit döneminde bu paralar çok güzel değerlendirildi. Üç sarayın yapımına harcandı...


Abdülmecit 3 milyon kese altın olan sarayların borcunu Maliye'nin hazinesine aktarınca devlet, maaşları her ay yerine 3-4 ayda bir verir hale gelmişti!


Fındıklı'da Çifte Saraylar, Kandilli'de Adile Sultan Sarayı, Büyük Mabeyn Köşkü, Maslak Kasrı, Ihlamur Kasrı, Beykoz Kasrı, Üçüncü Sadabad Sarayı, Küçüksu Kasrı, Çit Kasrı, Hatice Sultan Yalısı ve diğerleri ne rastlantı hep Osmanlı çökerken ve alınan borç paralarla yapılmıştı.


Saraylar, kasırlar, yalılar, köşkler yükselirken bu topraklarda yaşayan öl denince savaşa koşan, vergi denilince donuna kadar alınan gariban halk açıkta kalmıştı.