Adaletsiz düzeni onlar düzeltecek!

Ramazan ayları bizim mahalle şenlikli olurdu. İftar sonrası erkek çocuklar babaları ile teravih namazına camiye giderdi. Bir camide 'yavaş hoca' bir başkasında 'motor hoca' vardı. Yavaşa yaşlılar, genç baba ve çocukları ise 'siz yeter ki namaza gelin ben sizi sinemaya yetiştireceğim' diyen motor hocaya. Camiden sonra macera filmi!Eve dönünce babalar sahurun ardından sabah namazına gitmek için hemen yatar, anneler ise imece usulü börek falan açar, neşe içinde sahura hazırlık yapardı.Yine böyle bir ramazandı. Babam sahurun ardından çıktı evden. Kapının önünde konuşmaları duyuluyordu, başka babalarla toplanıp gittiler.Harala gürele akşam oldu. Babam işten döndü, top saati yaklaşıyor, sinirler gergin... Adam öyle tiryaki ki, masada önünde çorba tabağı kaşığın hemen yanında Birinci sigarası paketi, bir tanesi paketin üstünde, çakmak hemen yanında, içime hazır! Kadifekale'den top sesi duyulur duyulmaz (o zaman duyuluyordu) bir kaşık çorba, ardından 'bu meret' denilen sigara! İki üç nefes, sinirli baba gitti geldi pamuk baba!"Dün sabah ne oldu biliyor musunuz" dedi masada aniden babam. Hepimiz birden, "Ne oldu" diye ona baktık. "Devrimci gençler geldi okula" dedi. Ki babam, devrimci mevrimci pek demezdi! Adalet Partili'ydi kendisi... Annem, "Kötü bir şey mi oldu" diye sordu. Gülümsedi babam ve anlattı:"Yok, iyi çocuklardı hepsi... Kızlı erkekli geldiler. Önce karanlıkta, kuyruğa girmiş onca insana neredeyse tek tek iyi sabahlar dediler. Sonra nereden buldularsa tahta parçaları, odun falan getirip orta yere yığıp yaktılar. Bize de gelin ateşin çevresinde toplanın üşümezsiniz dediler. Onlar ateşle uğraşırken, bir grup genç daha geldi. Ellerinde torbalar falan. Herkese yarım ekmek dağıttılar. Baktım, yarım ekmeğin arasına da helva koymuşlar. Halil Efendi ile bakıştık birbirimize, gülümsedik!""Ben niye güldünüz ki" diye sormuşum. "Oğlum biz oruç tutuyoruz ya" dedi! Anlatmaya devam etti:"Millet birer ikişer ateşin başına toplaştı. Biz de gittik. Çok güzeldi, herkesin elinde tutup yemediği fırından yeni çıkmış ekmekler sessizce saatin gelmesini bekledik. İçlerinden bir genç konuşma yaptı, 'İşte biz bu adaletsiz düzene karşıyız... Sizleri fakirleştirip, sabahın karanlığında okul bahçelerinde yarım ton, bir ton ucuz kömür alabilmek için kuyruğa diken düzenin karşısındayız' dedi... Bir süre sonra sessizce dağıldılar. Sıra gelince kömür kaydını yaptırıp dükkana gittim. Bütün gün o gençleri düşündüm. Doğru söylüyorlar galiba..."Unutmuyorum, yemek bitene kadar kimse tek kelime edemedi...Az bir zaman geçti sonra, 6 Mayıs 1972 oldu... Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için milletin suskunluğundan darağacı kurdular ve milletin sessizliğinden yağlı urgan yaptılar, milletin sessizliğinde astılar onları!Asıldıklarında Deniz ve Yusuf 25, Hüseyin 23 yaşındaydı... Tıpkı, İzmir'in bir okul bahçesinde, sabah namazından sonra ucuz kömüre yazılma kuyruğundaki ana babalara ateş yakıp, 'olsun' Ramazan'ı unutup helva ekmek dağıtan, 'işte biz bu adaletsiz düzene karşıyız' diyen gençlerin yaşındaydılar.Çocukluğumda 'adaletsiz düzene isyan eden, tepki gösteren,