Sabiha.
1927 yılında, 17 yaşındayken, Yüksek Mühendis Mektebi'ne, bugünkü adıyla İstanbul Teknik Üniversitesi'ne kaydoldu.
Henüz dört yıl önce Cumhuriyet ilan edilmişti, Cumhuriyet sayesinde kızlarımıza eğitimde fırsat eşitliği sağlanmıştı, Sabiha da Mustafa Kemal'in talimatıyla tarihte ilk kez kız öğrenci kabul eden üniversitenin, tarihteki ilk kız öğrencisiydi.
Cumhuriyet gibi devrimci bir ruha sahipti, öncü karakterdi, "erkek işi" kabul edilen inşaat mühendisliğini tercih etti, 1933 yılında mezun oldu, Türkiye'nin ilk kadın inşaat mühendisi oldu.
Ankara'da görevlendirildi, bayındırlık başmühendisi olarak işe başladı, terminolojiyi değiştirmişti, tarihimizdeki ilk "mühendis hanım"dı, mesela odaya girip "mühendis bey nerede" diye soranlara, "mühendis hanım benim" diye cevap veriyordu, şaşkınlıktan uzuuun bir sessizlik oluyordu, bu duruma çok gülüyordu.
Asla pozitif ayrımcılık talep etmedi, erkek meslektaşları gibi arazide çalıştı, kara kışta, kavurucu güneşte, dağ başındaki şantiyelerde, çadırlarda kaldı.
İmar İşleri Reisliği'ne atandı, okul, hastane, hükümet konağı, köprü yaptı, Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının inşaatında görev aldı.
Hayatının en önemli eseri için, 1944 yılında, 34 yaşındayken resmi teklif aldı. Anıtkabir inşaatının başmühendisi oldu!
Evet, Anıtkabir inşaatının başmühendisi bir kadındı, Sabiha'ydı.
"Bir kadın olarak Mustafa Kemal Atatürk'e minnetimi gösterebilme imkanı yakaladığım için çok şanslıyım, mutluyum" diyordu.
Türk kadını, eğitim ve fırsat eşitliği sağlayan Atatürk devrimleri sayesinde, sadece 15 yıl gibi kısacık sürede, erkeklerin önüne geçmeyi başarmıştı.
Anıtkabir inşaatında dokuz yıl çalıştı.
Her santimetrekaresine bizzat emek verdi, kontrol etti.
Atatürk toprağa verilirken, gözyaşlarıyla, oradaydı.
1963 yılında emekli oldu, İzmir'e yerleşti, 2003 yılında vefat etti, İzmir'de Bayraklı Doğançay'a defnedildi.
Üniversiteden kendisi gibi mühendis olan arkadaşıyla evlenmişti, eşinin soyadıyla Sabiha Gürayman olmuştu, çok mutlu bir hayat sürmüşlerdi ama, çocukları olmamıştı, çocuklar konusunda, özellikle şehit çocukları konusunda çok hassastı, meslek hayatı boyunca elde ettiği tüm malvarlığını, şehit çocuklarına burs verilmesi kaydıyla, İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı'na ve Fevzi Akkaya Temel Eğitim Vakfı'na bağışladı.
★
Sabiha'nın çok çok önemli bir başka ilk'i daha vardı.
★
Sporcuydu, İTÜ'de öğrenciyken voleybola başlamıştı, üstün yetenekti, Fenerbahçe'nin kadın voleybol takımına girmişti ama, kadınlar liginden vazgeçtik, başka kadın voleybol takımı bile yoktu, maç yapamıyorlardı.
Fenerbahçe'nin erkek voleybol takımının omurgası, kendisi gibi İTÜ öğrencilerinden oluşuyordu, Sabiha o kadar başarılıydı ki, okul arkadaşları olan Fenerbahçe erkek voleybol takımıyla birlikte antrenman yapıyordu.
★
Fenerbahçe erkek takımının kaptanı Bedii Süheyl'di, fikir ondan çıktı, "Sabiha'yı neden bizim takımda oynatmıyoruz" dedi. Fikret, İsmail Hakkı, Aziz, Yusuf, Fahri, bütün takım tereddütsüz hepsi destekledi.
Yönetmeliğe baktılar, "erkek takımlarında kız oyuncu yeralamaz" diye bir ibare yoktu.
Yıl 1929'du, Cumhuriyet sadece altı yaşındaydı, kadınlar sadece altı yıl öncesine kadar neredeyse insan yerine bile konmadığı için, bir kadının bir erkek takımında yeralabileceği hayal bile edilemediği için, ihtimal dahilinde bile olmadığı için, böyle bir madde koymayı kimse düşünmemişti.
★
Sabiha formayı giydi, sahaya çıktı.
Üstelik, kaptanlık bandı Sabiha'nın kolundaydı.
Evet, takım beş erkek ve bir kadından oluşuyordu, kaptan kadındı!
Görenler ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Böyle oynayacağız" dediler. İlk maç, rakip Beşiktaş'tı. Onlar da üniversite öğrencilerinden oluşuyordu. İtiraz etmediler, aksine, Sabiha'yı tebrik ettiler.
Sabiha'nın yeraldığı Fenerbahçe erkek voleybol takımı, 1929 yılı sezonunda hiç yenilmeden, İstanbul Şampiyonluğu'nu kazandı.
★
Şampiyon erkek takımı, kaptanı kadın'dı.
Sadece Türkiye'de değil, dünyada ilk'ti.
★
Atatürk devrimlerinin eseri olan Sabiha, Türk kadınına voleybol sporunun kapılarını işte böyle açtı, filenin ilk sultanıydı.