Peş peşe dizilen tespihin taneleri

"İnternetten IŞİD eylemlerini izledim.

IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi'nin konuşmalarını dinledim.

Son bir iki aydır bir şeyler yapmayı düşünüyordum, bir an önce ahiret hayatına geçmek istiyordum, okula gitmek istemiyordum.

Silahla ilk temasım yedi yaşındayken oldu, babamla havalı tüfekle şişelere ateş etmeye başladım, daha sonra silah kursuna gittim, babamla birlikte tabancayla atış yapmak için poligona gittim, silahlara meraklıyım, bu nedenle poligonda atış yapmaya gittim.

İki yıl önce sustalı bıçak satın aldım, ayrıca iki tane kelebek bıçağım var, bıçak koleksiyonu yaptım, ailem de biliyordu.

Maskeyle gezmek hoşuma gitti, silahlı ve maskeli fotoğraflarımı çektim.

İzmir Fuarı'na saldırmayı düşündüm, sonra bu saldırıdan vazgeçtim.

Balçova Ata Caddesi'ndeki bir bara saldırı yapma fikri geldi aklıma, aynı tüfekle oraya gidip saldırı yapmayı düşündüm, barda alkol içildiği için saldırı yapmak istedim, sonra bu saldırıdan da vazgeçtim.

Evimizin yakınındaki polis karakoluna saldırmayı düşünmeye başladım.

Gece uyudum, aklımda bu düşünce vardı.

Sabah saat 6-7 arası giyindim, maskemi taktım, diğer maskemi de ilk maskemin üzerine taktım, dolaptaki otomatik av tüfeğini aldım, mermilerimi daha önceden sırt çantama koyup hazırlamıştım, patlayıcı torpilleri birleştirdikten sonra dışına çelik bilyeleri koyup hazırladım, bu şekilde iki tane el yapımı patlayıcıyı hazırladım, yaralanırsam yaraya dökmek için çantama kolonya ve peçete de koydum.

Annem evde yoktu, işe gitmişti, babam uyuyordu, kardeşim ve dedem uyuyordu. Evden çıktım.

Saldırı yapıp yapmamayı hâlâ düşünüyordum, apartmanda iki üç dakika bekledim. Sonra karar verdim, apartmandan fırladım, karakola koştum, karakolun bahçesinde oturmakta olan üniformalı polis memurlarının ikisine ateş ettim, iki polis memurunu yaraladıktan sonra caddeye koştum, tüfeğe tekrar mermi doldurmaya çalıştım, biraz uğraştıktan sonra tekrar tüfeğe mermi doldurdum, tüfek 2+1'di, etrafta insanlar vardı, insanlarda silah görmediğim için ateş etmedim, bu esnada elinde silah olan birisini gördüm, görür görmez ateş ettim, o kişiyi yaraladım, yere düştü, bana ateş etmeye devam ediyordu, bana mermi isabet ettiremedi, ben yerde yatarken de bu kişiye ateş ettim, orada arabaların arasına gizlendim, tekrar tüfeği doldurdum, bağrışma sesini duyunca yola doğru fırladım, yine ellere baktım, yerde bir kişinin elinde silah vardı, ona ateş ederken kendim de vuruldum. Çatışma esnasında el yapımı patlayıcıları da fırlattım, patlayıcıları fırlatmaktaki amacım bana daha fazla ateş edilmesini sağlamaktı. Pişmanım, söyleyeceklerim bunlardan ibarettir."

Hani geçen hafta İzmir Balçova'da 16 yaşındaki lise öğrencisi karakol basıp, iki polisi şehit etti ya... İşte o 16 yaşındaki amatör teröristin sorgudaki ifadesi bu.

Cep telefonu incelendi, kimlerle konuştuğu, hangi internet adreslerini takip ettiği, hangi sosyal medya gruplarına üye olduğu tespit edildi, bir İranlıyla, dört Suriyeli tutuklandı.

Saldırı gününe kadar herhangi bir sabıkası olmayan henüz 16 yaşındaki lise öğrencisinin, İzmir'de bile ikamet etmeyen, İranlı ve Suriyeli tiplerle bağlantılı çıkması, en az saldırı kadar ürperticiydi.

Okul arkadaşları tarafından "silik, pısırık" olarak tanımlanan 16 yaşındaki öğrenci, internet üzerinden eğitilmişti, IŞİD'in kafa kesme görüntülerini izliyordu, IŞİD'in insan yakma görüntülerini, canlı bomba eylemlerini izliyordu, izledikçe radikalleşiyordu, yaşayarak değil, ölerek mutlu olmanın hayalini kuruyordu, köktendinci örgütün öğretileri uğrunda kafirlere (!) karşı benzer bir eylem gerçekleştirip, öykündüğü, rol model aldığı canlı bombalar gibi, ölüme kavuşmak, ahiret hayatına geçmek istiyordu.

İzmir gibi şehirde, henüz 16 yaşında, böylesine mutantlaşmıştı.

Zihin dünyasını sinsi sinsi robotlaştırıp, nefret mermisi haline getirip, karakola göndermişlerdi.

(Türkiye'de neredeyse bütün sektörler küçülüyor, sadece bir sektör hormonlanmış gibi büyüyor, atış poligonu sektörü... Mantar gibi türediler. Tabancayla sınırlı değil, otomatik silahlarla atış yapılıyor, arzu edene ileri atış teknikleri öğretiliyor, tamir/bakım eğitimi veriliyor. Güya 18 yaş sınırı var ama, 18 yaşından küçükler, bu İzmir'deki amatör teröristin de anlattığı gibi, ebeveynleriyle girebiliyor, 15 yaşında 16 yaşında bir çocuğun mesela, Tekel büfesine gidip alt tarafı bira alması yasak ama, poligona girip takır takır ateş edebiliyor, üyelik filan gerekmiyor, kafana göre, gir, bas parayı, ateş et, silah ruhsatı gerekmiyor, poligon envanterinden beğendiğin silahı seçiyorsun, istediğin kadar mermi alıyorsun, basıyorsun parayı, basıyorsun tetiğe.)

(Mesleğim gereği, atış poligonlarını geziyorum. Düzgün işletmeleri elbette tenzih ederim... Ama, özellikle İstanbul'da bazı semtlerdeki atış poligonlarının Suriyelilerle dolu olduğunu görüyorum, herkes görüyor. Otomatik silahlarla atış talimi yapanların "gerçek kimlik bilgileri" kontrol ediliyor mu Atış poligonlarına gruplar halinde gelen yabancı uyrukluların ikametgah adresleri kontrol ediliyor mu "Gariban, mağdur" denilen Suriyeliler cayır cayır yaktıkları mermilerin parasını nereden buluyor, hangi gelir kaynaklarıyla ödedikleri takip ediliyor mu Kendi ülkesinde savaş var diye kaçak mülteciler, kaçtıkları ülkede niye atış talimi yapar kardeşim)

(Babasıyla birlikte poligona gittiğini söyleyen, "silah kursuna gittim" diyen 16 yaşındaki amatör terörist, İzmir'de hangi poligonda eğitildi Kamera kayıtları duruyordur mutlaka, 16 yaşındaki teröristle bağlantısı olduğu için tutuklanan İranlı ve Suriyeliler, o poligona geliyor muydu)

(16 yaşındaki amatör teröristle bağlantısı olduğu için tutuklanan İranlı, İstanbul Esenyurt'ta yakalandı... Esenyurt, kaçak göçmen özerk bölgesidir, sıkı durun lütfen, 101 farklı ülkeden en az 500 bin kaçak göçmen yaşıyor orada, resmi rakamları aktarıyorum, 80 farklı lisan konuşuluyor, insan tacirleri, suç çeteleri, terör örgütleri, yabancı istihbarat teşkilatları cirit atıyor. Bir tarafta 50 katlı lüks rezidanslar, bir tarafta akılalmaz sefalet, iç içe yaşıyor. Şam sokağı var, aslında sokağın adı başka ama, herkes Şam Sokağı diyor, çünkü dükkanların tamamı Suriyeli, sadece Arapça konuşuluyor, Türk çalışmıyor. Öylesine çarpık kentleşmeyle büyüdü ki, 50 bin kişinin yaşadığı, ilkokulu bile olmayan mahalleler var, 40 bin kişinin yaşadığı, sağlık ocağı bile olmayan mahalleler var, habire bina dikiyorlar, kimse kimseyi tanımıyor, bin kişinin aynı çatı altında yaşadığı 160 daireli apartmanlar var, kim giriyor kim çıkıyor kimse bilmiyor. Esenyurt'ta uyuşturucu bulmak, ekmek almaktan kolay, sadece burada satılmakla kalmıyor, burada üretiliyor, İstanbul'a buradan dağıtılıyor, bilinçli olarak bu hale getirilen sahipsiz ortamda, milyarlarca dolar dönüyor. Fuhuş gırla, her milletten kadın ticareti yapılıyor. Suriyeli gettoları var, Afgan gettoları var, Afrikalı gettoları var, oturma izinleri yok, çalışma izinleri yok, hem oturuyor hem çalışıyorlar, mezarlıkları dolaş, sayısız yabancı isimli mezar var. İranlılar, Pakistanlılar, Libyalılar, Cezayirliler, Faslılar var. Düğün salonunu kiliseye dönüştüren Nijeryalılar var. Afrikalı pavyonları var, o pavyonlardan birinde güzellik yarışması düzenlediler, kaçak göçmen kızlar katıldı, Miss Uganda seçtiler. Kaçak Afrikalıların kurduğu futbol takımı var, takımın ismi Uluslararası Hristiyan Misyoner Topluluğu... Her türlü illegal yapılanmanın kuluçkası, Esenyurt.)