Casus

Kumpas sürecinin en vahşi günleriydi, ne idüğü belirsiz, isimsiz/imzasız ihbar mektubuyla, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde casusluk operasyonu başlatılmıştı, pırıl pırıl 300 subayımızı casusluk yaptıkları gerekçesiyle hapse tıkmışlardı, "casus" denilenler arasında, filo komutanı F16 pilotu kurmay albay da vardı, GATA farmakoloji anabilim dalı başkanı profesör albay da vardı, Milgem'in milli gemi projesinin bütün komuta kademesi vardı, Milgem tersane komutanı vardı, İskenderun, Aksaz, Foça deniz üssü komutanlarımız vardı, üstelik, bu daha başlangıçtı, çünkü güya bir buzdolabının arkasında siyah poşet içinde harddisk bulunmuştu, casus oldukları öne sürülen "üç bin subay"ın TC kimlik numaraları yazıyordu, evet, casus filmlerinde zaten olmazdı ama, komedi filmlerinde bile böylesi olmazdı, casusluk şebekesi, maazallah yakalanıp tutuklanırken karışıklık olmasın diye (!) casusların isimlerini, ikametgah adreslerini ve TC kimlik numaralarını bile yazmıştı, hatta, casusların casus olduklarından emin olalım diye (!) subayların isim listesi "bycasus" isimli listeye kaydedilmişti.

Dijital belgeler "delil" olarak gayet özenle hazırlanmıştı, mesela casus olarak tutuklanan bir üsteğmenin 1997 yılından itibaren yabancı ülkelere belge sızdırdığı iddia ediliyordu, küçük bi pürüz vardı, üsteğmen 1997 yılında henüz 12 yaşındaydı... Bir albayın 2009 yılında bir savaş gemisiyle ilgili belge sızdırdığı iddia ediliyordu, küçük bi pürüz vardı, söz konusu gemi 2001 yılında zaten jilet olmuştu... Bir başka albayın 1988 yılında bir denizaltımızla ilgili belge sızdırdığı iddia ediliyordu, gene küçük bi pürüz vardı, söz konusu denizaltı 1988'de henüz yoktu, anca 2004 yılında denize indirilmişti... Casuslarımızın aynı zamanda fuhuş yaptıkları iddia ediliyordu, kanıt olarak üç farklı evden üç farklı yatak odasının fotoğrafı vardı, halbuki, o fotoğraflar Gölcük Orduevi'nin internet sayfasından alınmıştı... Bir başka subayımız mesela, 8 Mayıs'ta tutuklanmıştı, 8 Mayıs'tan beri hapisteydi, casusluk yaptığı iddia edilen tarih 18 Mayıs'tı, hapse atılmasına sebep olan suçu hapse atıldıktan sonra işlediği iddia ediliyordu... Ama en şahanesi, karakutu'ydu, casusluk şebekesinin arşiviydi, kozmik derecede önemliydi, son teknolojiyle profesyonelce hazırlanmıştı, dijital şifresi kırılamayacak şekilde oluşturulmuştu, küçük bi pürüz vardı, bu karakutu ele geçirilmemişti... Evet, yanlış okumadınız, iddianamede aynen böyle yazıyordu, "ele geçirilemeyen karakutu, şifreleri kırılamayacak şekilde dosyalandı" deniyordu, var olmayan karakutu delil kabul edilmişti!

(Aslına bakarsanız, bu casusluk davası, tıpkı Ergenekon/Balyoz davaları gibi "turnusol kağıdı"ydı. Kim asit, kim baz, herkesin rengi ortaya çıksın diye yapılan bir sosyal deneydi. Hakikaten, herkesin rengi ortaya çıkmıştı... Toplumun bir kesiminin, toplumun bir başka kesiminden delicesine nefret ettiğini, bu vahşi kinle yanıp tutuştuklarını, kendileri gibi düşünmeyen insanların ölümüne imha edilmesini istediklerini, bu korkunç duygularını tatmin edebilmek için düpedüz yalan olduğunu bile bile en pespaye iftiraları alkışladıklarını göstermişti.)

Üç bin subayımız casus diye hapse tıkılırken, aynı günlerde... Elazığ'da casus kerkenez yakalandı! Ayağında metal halka takılıydı. Metal halkada "Tel Aviv" yazıyordu. Elbette, göç yollarını takip etmek için kullanılan rutin yöntemdi. Ama sayın ahalimiz bu tür numaraları yemezdi... "İsrail casusu bu" dediler, kafese koydular, casus yakaladık diyerek koştura koştura kaymakama götürdüler. Kaymakam naapsın, kerkenezi MİT'e teslim edecek hali yok, orman müdürlüğüne teslim etti. Ama yok öyle! Sayın ahalimiz işin peşini bırakmıyordu, nooldu bizim casusun akıbeti diye hesap sordular, e görüldü ki sayın ahalimiz sakinleşmeyecek, hadi bakalım kerkenezi Fırat Üniversitesi'ne götürdüler iyi mi, çarmıha gerer gibi kanatlarını açtılar, hayvancağızın röntgenini çektiler... Evet, 43 yıldır bu ülkede gazetecilik yapıyorum, görmediğim tuhaflık kalmadı zannediyordum ama, yanılmışım, hayatımda ilk defa kerkenez röntgenini o gün gördüm, siz de görün diye fotoğrafını iliştiriyorum... Kerkenezin ciğerine böbreğine filan bakıp, iç organlarına kamera veya dinleme cihazı gizlenip gizlenmediğini kontrol ettiler. Ekstra hazin tarafı, -fotoğrafı internet ortamında büyüterek baktığınızda görebilirsiniz- röntgenin sol üst köşesinde hastanın adı, dosya numarası, röntgenin çekildiği tarih ve saat yer alıyordu,