Bir zamanlar Balyoz/Ergenekon davalarını adeta branda olarak kullanıyorlardı, toplumun bütün gerçek sorunlarını bu davalarla örtüyorlardı. Şimdi... CHP'ye yönelik davaları adeta perde gibi kullanıyorlar, işsizlik, hayat pahalılığı gibi gerçek sorunlarımızı bu perdeyle örtüyorlar. Toplumun birbirinden farklı kesimlerinin canhıraş yardım çığlıkları var ama, ya brandanın altında kalıyor, ya perdenin arkasından duyulmuyor.
★
Emekli astsubaylarımız mesela... Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği, bugün, hem kuruluş yıldönümleri, hem de Astsubaylar Günü vesilesiyle, saat 11'de, Anıtkabir'de buluşacaklar, iki yıldır mitinglerle/çalıştaylarla/basın duyurularıyla haykırdıkları şikayetlerini, taleplerini, Atatürk'ün huzurunda bir kez daha dile getirecekler.
★
Ne istiyor emekli astsubaylar
Aslına bakarsanız maaşlarına zam istemiyorlar, maaşlarında adalet istiyorlar.
ünkü gerçekten çok ağır haksızlığa uğruyorlar.
Mesela, emekli albaylar, en alt düzey muvazzaf subay olan teğmenlerin maaşından daha fazla emekli maaşı alıyor, doğrusu da bu zaten... Ama, emekli kıdemli başçavuşlar, şu görev yapan en alt düzey astsubay çavuşun anca yarısı kadar maaş alıyor. Yahu, tezkere bırakan uzman çavuşların maaşı bile emekli astsubayların maaşını geçti.
★
Yanlış anlaşılmasın lütfen, yanlış anlaşılmasın diye özellikle altını çiziyorlar... Emekli astsubaylar "niye emekli subaylar bu kadar maaş alıyor" demiyorlar, "uzman çavuşlar niye bu kadar maaş alıyor" demiyorlar, asla, böyle bir itirazları yok, tam tersine, "daha fazlasını hak ediyorlar, daha fazla alsınlar" diyorlar, hiyerarşik yapının bozulmasını istemiyorlar, hayır, subaylarla aynı statüde olalım demiyorlar, kesinlikle böyle bir talepleri yok, ama duygusal isyanları şu... Emekli astsubaylara niye haksızlık yapılıyor
Bunu soruyorlar.
Devlete ve topluma, bunu duyurmaya çalışıyorlar.
★
Emekli albayların maaşı, kabaca, görevdeki teğmenlerin maaşı kadar, hatta üsteğmen maaşına yakın... Emekli kıdemli başçavuşlar da, aynı oransal talepte bulunuyorlar, görevdeki astsubay çavuş kadar maaş almak istiyorlar, hepsi bu.
★
Bakın, subaylarımız mesela, teğmenlikten albaylığa kadar çeşitli vesilelerle -altı defa- görev ve makam tazminat alabiliyor, çok güzel, helali hoş olsun, o aldıkları tazminatlar kazanılmış hak olduğu için, emekli maaşlarına da yansıyor.
Ama astsubaylara, görevdeyken bile tazminat verilmiyor, dolayısıyla emekli maaşlarına yansımıyor, adalet mi bu
Bakın ısrarla hatırlatıyorum, altını özellikle çiziyorlar, "subaylar almasın" demiyorlar, tam tersine, daha fazlasını alsınlar ama, astsubaylara niye haksızlık yapılıyor diye soruyorlar.
★
(Hazin bir kıyaslama vereyim... Farz edelim bir şehrin valisi -güvenlik vesaire- toplantı yaptığı zaman, ilçe jandarma komutanlarının tamamı toplantıya katılıyor, subay olan ilçe jandarma komutanları tazminat alıyor, astsubay olan ilçe jandarma komutanları tazminat almıyor, halbuki, makam da yetki de sorumluluk da, aynı değil mi)
★
(Eğitim statüsü açısından bir başka trajikomik kıyaslama anlatayım... NATO standartlarının çok üzerinde eğitim alan, Türk Hava Kuvvetleri'nde 30 yıl görev yapan F16 bakım teknisyeni astsubayların mesela, sahip oldukları hiçbir belge, sivil havacılık kurumlarında geçerli kabul edilmiyor. Buna mukabil... Herhangi bir üniversitede dört yıllık fakülte eğitimi alan herkes, sivil havacılıkta uçak bakım teknisyeni olabiliyor.
Böyle saçmalık olur mu dediğinizi duyar gibiyim ama, evet, astsubaylar işte böyle saçmalıkların daniskasını yaşıyor.
Astsubaylar olmasa, savaş uçakları uçamaz, tanklar yürüyemez, donanma yüzemez, radarda anca babayı görürsün, mühimmatı hazır vaziyette tutamazsın, Türk ordusunun omurgasıdır astsubaylar ama, sivil hayatta kaportacı muamelesi bile göremiyorlar.)
★
Yıllardır bu özlük haklarının teslim edileceğine dair sözler veriliyor, bu sözlerin tutulmasını istiyorlar... Şu an milli savunma bakanı olan Yaşar Güler mesela, genelkurmay ikinci başkanıyken bu meseleyle ilgili röportaj vermişti, "emekli astsubayların tazminat taleplerini haklı buluyoruz ama, bunun muhatabı biz değiliz" demişti, yani hükümeti adres göstermişti, haklıydı, bu açıklamayı yaptığı sırada Hulusi Akar da genelkurmay başkanıydı. E şimdi Yaşar Güler adres gösterdiği hükümetin milli savunma bakanı değil mi Bu işin muhatabı kendisi değil mi Niye hiç sesini çıkarmıyor
★
(Şu an dışişleri bakanı olan Hakan Fidan, milli istihbarat teşkilatı başkanlığına atandığı dönemde, yine Sözcü gazetesindeydim, bir yazı yazdım, Hakan Fidan'ın özgeçmişinden bahsederken "başçavuş" dedim. Vay sen misin bunu diyen... Yandaş medya ve iktidar trolleri tarafından linç kampanyası başlatıldı, fotokopi gibi aynı merkezden çıktığı bariz olan hakaret cümlelerini servis ettiler, "astsubay düşmanı" olduğumu söylediler, "Hakan Fidan'a başçavuş diyerek, astsubaylara hakaret ettiğimi" söylediler, yandaş televizyonlarda saatlerce benim aleyhimde programlar yaptılar, hedef tahtasına montajlayarak fotoğraflarımı yayınladılar, "astsubaylara küfür ettiğimi" söylediler, "vatan haini" olduğumu söylediler, "vatandaşlıktan atılmam gerektiğini" bile söylediler, ev adresimi yayınladılar, evimin giriş çıkış görüntülerini yayınladılar, otomobilimi ve plakasını yayınladılar, beni o alıştıkları denyo gazetecilerden zannettikleri için, korkutacaklarını zannederek "mermi" fotoğrafı filan yayınladılar, e bu konularda doğuştan biraz arızalı olduğumu bilmiyorlar sanırım, tırsarım belki diye, e-posta adresime "tabanca" fotoğrafı filan gönderdiler, bu çirkin kampanyayla astsubay derneklerini harekete geçirdiler, bazı şehit ailelerini aleyhimde konuşturdular, emekli astsubaylar tarafından hakkımda savcılıklara suç duyurularında bulundular, İstanbul'dan Adana'ya, Erzurum'dan Trabzon'a, Bursa'dan Malatya'ya kadar, hatta İzmirimden bile, askerliğimi yaptığım Isparta'dan bile, Türkiye'nin her yerinden sağanak gibi suç duyurusu yağdı, hapis cezaları istediler. Türkiye'yi sevmek gerçekten zordur, meslek hayatım boyunca hep memleketi sevmenin bedelini ödemek zorunda kaldım, bu da böyle bir şeydi, hamama giren terler misaliydi, alışıktım... Bütün bu suç duyuruları tek merkezde toplandı, neticede savcılıktan çağırdılar, hay hay, derhal gittim, savcı beyin karşısına oturdum, çay ikram etti, önündeki kalın dosyaya baktı, "MİT müsteşarına başçavuş demişsiniz" dedi,