Önyargılar, sızıntılar ve medya katile yardım mı ediyor
Narin cinayetiyle ilgili bana bu soruyu sorduran Fransa'da yüksek lisans yapan Diyarbakırlı Miham Akkul'un en başından itibaren bütün haberleri, delilleri, ifadeleri takip ederek yazdığı mektup oldu.
Mektubun bir kısmını aynen paylaşıyorum:
"Olayın tespiti şu şekilde yapılmıştı; köyü gören jandarma karakolunun kameralarından Nevzat Bahtiyar'ın kırmızı arabasının dere kenarına gittiği tespit edilmişti. Derede aramaları yoğunlaştıran jandarma 3 gün sonra Narin'in çuval içindeki cesedine ulaştı.
Narin Güran kaybolduğu ilk hafta Salim Güran hakkında ortaya asılsız bir benzinci hikayesi atıldı.
Güya Salim Güran ağustos ayının 40 derecelik Diyarbakır sıcağında Narin'i öldürmüş ve o sıcakta bataniyelere sarıp herkesin göreceği şekilde ön koltuğa oturtmuş , ıslak mendil almaya çıkmıştı. Bu absürt iddia günlerce tartışıldı hatta pompacının ölümle tehdit edildiği söylendi. Bu hikaye çok kritikti çünkü muhtemel gerçek katil Nevzat Bahtiyar bu Salim Güran hakkındaki envai çeşit tevatürlerden faydalanacaktı .
Ve ilk ifadesinde köyde Salim'e rast geldiğini ve Salim'in arabanın ön koltuğunda battaniyeye sarılı narin'i kendisine teslim ettiğini iddia etmişti açıkça önkoltuktaki bataniyeli benzinci uydurma hikayesinden faydalanıyordu Nevzat.
Salim 200 bin lira para teklif etmiş ama parayı Mısır hasadından sonraya bırakmıştı. Elbette 3 haftadır dedektifçilik oynayan medya mensuplarının aklına Salim'in neden Narin'i bagaja değil de ön koltuğa en görünen yere koyduğunu sormak gelmiyordu.
Daha sonra bu abuk ifadesini değiştiren Nevzat, Narin'i eve götürdüğünü itiraf etmek zorunda kaldı ve Salim'in parayla değil ailesiyle tehdit ettiğini öne sürdü. Ve Narin'in annesiyle ahırda ilişkiden ötürü öldürüldüğünü tahmin ettiğini söyledi.
2 haftalık medya linci Nevzat'in cinayete sadece cesedi yok etmeyle katıldım senaryosuna oldukça besleyici bir katkı olmuştu. Ve yine kimse Nevzat'a zaten Narin'i öldürmekle suçladığı Salim'i neden yalan ifadeyle suçlamak ihtiyacı hissettiğini sorgulamadı.
Yani Nevzat en kötüsünü zaten söylüyordu bu en kötü iddiayı ortaya attıktan sonra gerçeğini neden anlatamamış ve ilk ifadesini değiştirmişti demeyi kimse akıl edemiyordu
Aile ve bireyleri organize katı bir suskunluk yemini etmekle suçlanıp köye daha " kültürlüler" tarafından OMERTA KÖYÜ ismi uygun görülürken daha geleneksel olanlarca " ŞEYTAN TEPE YA DA DİLSİZ ŞEYTANLAR KÖYÜ " tabelasının daha münasip olacağı söylendi
Sahiden bir cinayet sahiden kötü birşeyler yapmış ve birbirinden haberdar bunca insanın marxist bir örgütün militanları gibi ağzı sıkı, sorgulara dirençli olmasının imkansızlığı tartışılmadı. Manipülatif şekilde "Neden konuşmuyorlar" diye ekranlarda tartışılıp duruldu. Konuşacak bir şeyleri olmayabilirdi ama bu ihtimal kimin umrundaydı
30 yıllık inşaat ustası Nevzat'ın 40 dakika içinde dereye 8 yaşındaki narini bırakıp üzerine bir kaç taş koyamayacağını iddia ettiler.
Ortada organize bir cinayetin olmadığı daha sonraki gözaltılarda da açıkça belliydi, zira anneye "kızınız Salim'in arabasına bindi mi" diye sorulduğunda "evet nişana gitti o arabayla arabayı Salim'in oğlu Devran sürüyordu ama kızım arkaya bindi" demişti.
Yani Salim'in aleyhine olabilecek bir detayı değiştirerek söylemiyordu. Keza Enes 2-3 yıl önce babası ve amcası arasında bir maddi problem olduğunu söylemişti o da amcasını korumak derdinde filan değildi herkes bildiğini olduğu gibi anlatıyordu.
Salim'e son sorgusunda Narin'in DNA'a izi sol arka kapıda denmişti. Ama medya arabada narinin DNA'sından başka DNA yok gibi tuhaf bir yalanı dolaşıma sokmuştu. Oysaki en ufak bir tüy kıl dokunuş ter herşey DNA demekti ve herhangi arabada bir çok DNA görmek mümkün.
Jandarma telefonlara el koyup köylülere tuşlu telefon vermiş, bu muhalif kanallarda aile "meclisinin şeytani tuşlu telefon tedbiri" diye tartışılmıştı.