Nereden çıktı bu Esadçılık

Esad, 1 milyon insanın öldüğü, şehirlerin yıkıldığı, 7 milyon insanın mülteci haline geldiği bir savaştan koltuğu koruyarak çıkmış bir diktatör.

Bu uğurda kendi şehirlerini, halkını bombalamış, BM'ye göre kimyasal silah kullanmaktan bile çekinmemiş.

Tek hedefi babasından miras kalan 40 yıllık diktatörlüğü oğluna aktarmak.

Yani Türkiye'de otoriter rejime karşı mücadele ettiğini söyleyen muhalifler arasında böyle bir diktatör çok popüler.

Sadece ideolojik olarak ya da mezhepsel olarak kendisini Esad'a yakın hissedenler arasında da değil, başka konularda gayet demokrat olan, adalet, özgürlükler konusunda hassas insanların da önemli bir kısmı Suriye'de "cihatçılara", "çetelere" karşı Esad'ı tutuyor.

Suriye'yi Türkiye'nin karıştırdığını, o yüzden mültecilerin Türkiye'ye geldiğine inanıyor.

Suriye meselesi en başından itibaren laik-dindar tartışması, sünni-alevi meselesi üzerinden anlaşılıp, pozisyon alınan Türkiye için sadece bir dış politika meselesi değil, iç politika meselesi de.

Hükümeti mezhepçilikle suçlayan Türkiye'deki alevi nüfusun önemli bir kısmı en baştan itibaren mezhepçi bir refleksle Esad'ı tuttu.

Buna Esad'ı, İslamcılara karşı mücadele eden laik ve modern bir devlet adamı olarak gören Kemalistler de eklendi.

Suriye savaşındaki kırılma anlarına denk gelen Gezi Olayları harareti ile AK Parti Türkiye'sine ve İslamcılar karşı, seküler Baas ve Esad rejimini tutmak ilerici bir pozisyona dönüştü.

Tabii bunda Esad'a destek vermeyi anti-Amerikancı, anti-emperyalist bir pozisyon olarak gören solcuların medya ve entelektüel dünyadaki gücü de eklendi.

Son olarak onlara Kobani ile başlayan kırılma üzerinden DEM çizgisindeki Kürtler de eklenince, 40 yıllık bir kanlı diktatörün Türkiye'de geniş bir destekçi kitlesi oluştu.

Türkiye'de olmasından korktukları, herkesi direnmeye çağırdıkları otoriter rejimin, hayallerinin bile ötesinde bir versiyonuyla 40 yıldır yönetilen Suriyelilerin direnişinde gördükleri tek şey ise uzun sakallar, dış güçler ve emperyalistler...

Suriye'deki muhaliflere bakışları, burada şikayet ettikleri hükümete yakın medyanın kendileriyle ilgili yayınlarından farksız.

Çete diyorlar, dış güçlerin maşası diyorlar, vatan haini gözüyle bakıyorlar.

''Baba'dan oğula'' geçen 40 yıllık diktatörlüklere karşı günün birinde halkın, birbirinden görerek, sosyal medyada örgütlenerek, meydanlara çıkıp barışçıl gösterilerle isyan başlatması tuhaf buluyorlar. Eleştirdikleri Kavala vb davalarda savcıların iddianamelerine benzeyen komplolarla açıklıyor.

Türkiye tabii ki Suriye muhalafetine destek verdi. Apaçık bir gerçek bu. Suriye muhalefetinin merkezi İstanbul'daydı, Özgür Suriye Ordusu'nun komutanları Türkiye sınırlarında kamp kurmuştu.