Hiroşima'ya atom bombası Türk basınını neden heyecanlandırmıştı

6 Ağustos 1945'de ABD, Hiroşima'ya atom bombası attı. 3 gün sonra bir atom bombası da Nagazaki'ye atıldı.

Dün Japonya'da anmalar vardı.

Hiroşima Valisi törendeki konuşmasında savaşlarda öldürülen çocuklardan, kadınlardan bahsederken töreni yayınlayan kanal İsrail'in Tokyo Büyükelçisi'ni çekmeye başladı.

Vali İsrail'den ya da Filistin'den bahsetmemişti ama neredeyse zoom yapılan büyükelçi kendisinden bahsedildiğinin farkında bir telaşe içindeydi.

Nagazaki'deki törene ise İsrail, ABD elçileri davet edilmedi.

Türkiye'deki bazı çevreler tam olarak farkına varamasa da, hala bunu İslamcıların bir abartısı gibi görmeye devam etse de dünyanın en büyük toplu katliamlarından biri olan Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombasının yıldönümünde bile suçlayıcı bakışların çevrildiği bir ülke artık İsrail.

Marksist tabirlerle söylersek Türkiye'deki bu ideolojik yanlış bilincin arkasında uzun bir tarihsel bagaj, kimlik ve modernleşme krizleri var.

Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları da bunu konuşmak için çarpıcı bir örnek.

Aslında Hiroşima ve Nagazaki'ye bombalar düştüğü andan itibaren Batı'da eleştiriler başlamıştı.

Japonların teslim olması yüzünden yaşanan bir aylık bir sevincin ardından ABD'de bile eleştirel tepkiler ve haberler gündeme hakim olmuştu.

New Yorker'ın Hiroşima'da ölenlerle ilgili dosya haberi bombadan bir ay sonra yayınlandı.

Bombanın mucidi Oppenheimer'ın bile keşfettiği şeyin dehşetinden nasıl ürktüğünü filminde zaten izledik.

Savaşta büyük trajediler yaşamış Avrupa da ilk andan itibaren atom bombasına eleştirel bakmış, gazeteler Hiroşima ve Nagazaki'deki trajediyi haberleştirmişti.

İngiliz gazeteleri atom bombasını "Canavar" ve "Korku bombası" gibi manşetlerle duyurmuş, Japon radyosunun ve görgü tanıklarının anlatımlarına yer vermiş, en çok okunan yazarlardan William Connor "Ölüm Yoluyla Dünyayı Kurtarmak" makalesi büyük ses getirmişti.

Savaşın doğrudan acılarını yaşamış Batı hatta ABD basını atom bombasına karşı böyle mesafeliyken, tuhaftır savaşa girmemiş tarafsız Türkiye'de ise Hiroşima'ya atom bombası atılması tuhaf bir sevinç ve heyecanla karşılanmıştı.

7 Ağustos 1945 günkü Cumhuriyet, Tan, Tasvir, Akşam gibi devrin büyük gazetelerinden birkaç başlık ve spot okuyalım.:

"20.000 ton dinamite muadil tek bomba"

"İngilizler Amerikalılar tahrib işinde yeni ve korkunç bir devre açan atom bombasını icad ederek kullanmaya muvaffak oldular"

"İlk atom bombası dün bir Japon şehrine atıldı, şehrin ne hale geldiği dumandan anlaşılamadı"

"Dünyanın en büyük keşfi"

"Şehirleri yerinden sarsacak bomba"

"Atom bombaları ilk defa olarak Amerikalılar tarafından Japonlara karşı kullanıldı, tahrip işinde yeni bir devir açıldı."

Dehşetin boyutunun ortaya çıkmasından sonra da Türkiye medyasında Hiroşima ve Nagazaki'nin acıları görünmedi:

"Fennin Eşsiz Bir Mucizesi"

"Bu müthiş atom enerjisi dünya barışının korunması işinde de kullanılacak"
"Yeryüzünde harp kalkıyor mu"

"Atom bombası harikası"

"Atom bombası ya harbin yahut ta dünyanın sonu olacak"

Bir hafta sonra Oppenheimer depresyona girmişken Türk medyası olayın bilimsel mucize yönüne doğru yoğunlaşmıştı:

"Atom bombası araştırmalarından tıpta istifade ediyor."

"Bazı hastalıkların tedavisi mümkün oldu, kanser hastaları için de tecrübeler yapılıyor."
"Atom bombası tıp alemine de yaradı."

"Atomları infilak ettiren bu alet biyolojide ve hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır." "Kömür, petrol tarihe karışacak, buhar devri bitecek"

"Yeni keşif sayesinde ağaçların bir kaç gün içinde büyümesi kabil olacak"

"Yeni bomba ile bulutlar dağılacak, istenildiği zaman yağmura son verilecek, sokaklar ısıtılacak, soğuk yerlerde portakal, üzüm yetiştirilebilecek"

Ülke önde gelen köşe yazarları da atom bombasını övgüler düzerek, Japonları suçlamışlardı.

Burhan Felek: "Atom bombası fende gelişmelere neden oldu. Dünya koşuyor, hatta uçuyor!"

Ömer Rıza Doğrul: "Yöneticilerin açgözlülüğü imparatorlukları yok eder, tıpkı
Japonya'nın durumu gibi. Pearl Harbor baskınını yapan Japonya bu duruma kendi hatası yüzünden düştü."

Hem Nalına hem Mıhına: "Japonlar ruhen ilkel ve geri kalmış bir millettir.
Japon halkı İmparatora bir tanrı gibi tapar. Ama o imparator Japonya'ya tarihindeki en büyük felaketi yaşatan kişidir."

Nadir Nadi: "Eğer bu bomba olmasaydı kullanılsaydı, savaş aylar, hatta belki de birkaç yıl sürerdi. Bomba savaşı kısalttı ve milyonlarca masum insanın israf ediliyor. Almanya ve Japonya tanrıya tapıyordu ve kaybettiler"

Gerçekten çok tuhaf.

Hiroşima ve Nagazaki konusunda Türkiye'de duyarlılık ise uzun yıllar sonra anti-Amerikancılık ve solculukla birlikte yükseldi.

Peki, neredeyse atom bombası karşısında Celal Şengör gibi geçilen bu saygı duruşunun bu aşırı empati yoksunluğunun sebebi ne olabilir

Bunu sadece dönemin kurulan dış ittifaklarına bağılılıkla açıklamak kolay bir cevap olur.

ABD ve Avrupa'da atom bombasını eleştiriliyordu.

Papa, daha ilk günden duyduğu dehşeti paylaşmıştı.

Buradaki empati yoksunluğu daha çok Türkiye'nin modernleşme, Batılılaşma, kimlik meseleleriyle ve ben merkezli dünya algısıyla ilişkili.

Batı'nın yaptığı atom bombasına bile hayranlık duyan self-oryantalist bir Batıcılık, 80 bin insanı öldüren bir bombayı aydınlanmanın bir sonucu olarak kutlayan 19'uncu yüzyıldan kalma bir bilimcilik, kendisinden doğuda olan toplumları insan gibi görmeyen bir oryantalizm ve tabii dünyayı sadece kendi bağlamı içinden gören bir narsisizm Türkiye modernleşmesinin ürettiği insan profilinin özellikleriydi.