Bu şarkı böyle mi bitecek
Hafta sonu çözüm süreci Demirtaş'tan, Sırrı Süreyya Önder'den gelen pozitif açıklamalarla yeni bir ivme kazandı.
Süreçten memnun olmayan ama Kürt meselesini de inkar etmeyenler için son tutamak noktalarından biri Demirtaş'ın sürece net destek veren açıklamasıyla ortadan kalktı.
"Onu içeride tutmakta anlaşarak bu işe giriştiler" hikayesinin sonunu getiren açıklamasında Demirtaş, sekiz yıldır AİHM kararına rağmen içeride olmasının öfkesini gütmeden "Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Özgür Özel ve diğer tüm parti liderlerine, barış için aldıkları ve alacakları inisiyatifler nedeniyle teşekkürlerimi sunuyor, desteğimi iletiyorum" dedi.
Kandil, DEM tarafından sürekli diğer mahkum siyasilerle eşit bir statüde davranılmasına da takılmadı. Öcalan'ın süreçteki rolünü gölgelememek için Öcalan'a da bağlılık ve desteğini bildirdi.
Özellikle mesajının şu bölümünün altını çizmek gerek:
''Kürtlerin çoğunun yönü de yüzü de Türkiye'ye dönüktür. Barış ve güçlü bir demokrasi inşa edilebilirse bu süreçten hep birlikte kazanarak çıkacağımıza inanıyorum. Bunun için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin de yönünü, yüzünü tüm Kürtlere çevirerek büyük ve onurlu barışın inşasını sağlayacağını umuyor, diliyorum."
Daha önce "45 milyon Kürt'ün yüzü Türkiye'ye dönüktür" dediği için milliyetçiler tarafından linç edilen Ahmet Türk de Demirtaş ile görüşmesinden sonra "Barışı sağlayarak Türkiye'nin Orta Doğu'da demokrasi ihraç edebilecek bir noktaya gelmesini istiyoruz" dedi.
Bu sürecin moderatörü, o kelimenin tam anlamıyla kolaylaştırıcısı olan Sırrı Süreyya Önder de aynı görüşmeden sonra "Şu an çözersek iki tarafla çözeceğiz. Eğer bu fırsatı da kaçırırsak 72 taraf bu işe müdahil olacak" dedi.
Bu üç mesaj da barışlı, çözümlü artık müşterisi az olan bir dar söylemden daha geniş kesimlere ulaşabilecek cümlelerdi.
İktidar çevrelerinin çok sevdiği iki kelimeyle ifade edersek bunlar yerli ve milli cümlelerdi.
Tam bu sırada Diyarbakır'da konuşan Cumhurbaşkanı ise ilk kez "Son dönemdeki çalışmaların amaçlarından" bahsederek, çalışmalar olduğunu ilk kez net olarak ifade etmiş oldu.
Şöyle dedi Cumhurbaşkanı:
"Terör belasını bitirmek için önemli bir fırsat penceresi açılmıştır. Son dönemdeki çalışmaların tek bir amacı vardır. Terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların teslimi, bir Türkiye partisi olamayan siyasi yapıya kendini geliştirme fırsatı verilmesi"
İlk kez 'çalışmaların' amacından bahseden Cumhurbaşkanı bir süredir her konuşmasında tekrarladığı "PKK'nın kendi fesh etmesi"ne "siyasi yapıya kendini geliştirme fırsatı verilmesi"ni de ekledi.
Ama önceki süreçlerin esas motor gücü, taşıyıcısı, ön açıcısı olan Cumhurbaşkanı hâlâ temkinli, tasarruflu konuşuyor.
Diyarbakır İl Kongresi'nde de yine AK Parti'ye oy oranları azalsa da hâlâ üç milletvekili kazandırabilen seçmenler salonu doldurmuştu ama salondaki gazetecilerin yazdıklarına göre böyle bir sürecin ortasında beklenen coşku yoktu.
Halbuki, Erdoğan 2005'te "Diyarbakır'da Kürt sorunu benim sorunumdur" demiş Türkiye Cumhuriyeti tarihinin Kürt sorununu kabul eden ilk Başbakanı.
Buna en yakın olanı 1991'de Diyarbakır'da "Kürt realitesini kabul ediyorum" diyen Başbakan Demirel'inki.
İkisi arasında dağlar var.
Kürt meselesinin çözümü içim epey uğraşmış Özal'ın gücü bile yıllarca söylediği GAP TV'de Kürtçe yayınına yetmemişti.
O yayın 1999 AB süreciyle konuşulmaya başlanmış ama bir saatlik yayın bile askerlerden izin çıkmayınca yapılamamıştı.
Onu da 2004'de Başbakan olarak Erdoğan yaptı. Orada durmadı, 2009'da TRT'nin Kürtçe kanalı TRT Şeş'i açtı, birkaç yıl sonra da adını TRT Kürdi yaptı.