Belki de çürümüyoruz, duyarlılığımız artıyor
Eskiden gazetelerin üçüncü sayfalarında kalan korkunç cinayet, tecavüz haberleri kimsenin çok umurunda olmaz, ana haberlere pek çıkmaz, STK'ların ilgisini çekmez, kötü ve cahil insanların uzaklardaki kötü hayatları olarak görülürdü.
Adalet Bakanlığı'nın her yıl açıkladığı Adli İstatistikler'e göre Türkiye'de cinayet ve yaralama sayılarında nüfusa oranla bir artış değil azalış var.
2006 yılında 3.020 kasten öldürme olayı yaşanırken, 2020 yılında bu sayı 2.075'e düşmüş. Son üç yılın sırasıyla öldürme ve yaralama rakamları ise şöyle:
Bu rakamlara göre kadına yönelik öldürme ve yaralamalı şiddette de düşüş var.
Cinsel saldırılarla ilgili rakamlarda da nüfusa orantılı olarak bir artıştan bahsedemiyoruz.
2009 yılında cinsel saldırıdan açılan dava sayısı 14 bin 337 iken bu sayı 2021'de 43 bine çıktı, 2023'deki dava sayısı ise 37 bin oldu.
Uyuşturucu suçlarında radikal olmayan bir artış görülüyor.
2020'de uyuşturucu suçlarının oranı diğer tüm suç gruplarına göre yüzde 4,5'ken, 2021'de bu oran yüzde 5'e çıktı. 2023 yılında da benzer bir oranda suç işlendi.
Yani suç sayısında nüfusa ve şehirleşmeye oranlı olarak bir artış var.
Ama şimdi bütün suçlar cep telefonları, güvenlik kameralarıyla kayıt altında. Feci ayrıntılarıyla anlık olarak önümüzde, gündüzleri tvlerin reyting rekorları kıran polis adliye telsizine dönmüş gündüz kuşağı programlarında, akşamları ise siyasi cız konulara fazla giremeyen anahaber bültenlerinde. Bütün suç videoları, sansürsüz, editoryal filtresiz, ayrıntıları ile sosyal medya sayesinde bir cep telefonu uzağımızda. Kimse kafasını çeviremiyor.
Adi suçların ve kurbanlarının umursanması, kadın cinayetlerinin takip edilmesi, siyasi bir meseleye çevrilmesi de aslında yeni bir duyarlılık.
Yani adi suçların artışıyla ahlaki bir çöküşten bahsedemeyiz ama bütün bu suçlara ve mağdurlara karşı ahlaki bir farkındalıktan bahsedebiliriz.