2028 seçimleri için bir uzlaşma ve 'ateşkes' çağrısı

Seçimler, her zaman problemleri olan Türkiye demokrasisinin en iyi yaptığı iş. Hatta dünyada pek çok demokratik ülkeden bile daha iyi yaptığı bir iş.

Bugünkü seçim sistemi; 1946 seçimleri tecrübesine karşı Celal Bayar'ın Ocak 1947'deki Hürriyet Misakı'na, Cumhurbaşkanı İnönü'nün 12 Temmuz 1947'de verdiği 12 Temmuz Beyannamesi ile varılan ilkesel uzlaşmanın bir sonucu.

Seçimleri kaybedenler sık sık hileden bahsetmeyi sevse de 1946 seçimleri tecrübesinden sonra Türkiye'de hileli bir seçim yapılmadı.

1946'dan sonra 2019 İstanbul seçimleri gibi boş çıkan bir hile iddiasıyla seçimlerin iptal edildiği bir kaç örnek oldu. Ama günün sonunda seçimler tekrarlandı yani yine sandığın dediği oldu.

Bu tarihi akışta seçimlere girerken adayların önünün yargı eliyle kesilmesinin de örnekleri sınırlı.

1961'deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ali Fuat Başgil'in askerlerin tehdidiyle adaylıktan çektirilmesi, yine 61 ve 80 darbelerinden sonra siyasi yasaklar yüzünden aday olmasına izin verilmeyen siyasetçiler, 2002'de Erdoğan'ın aday olmasına izin verilmemesi, 2007'de Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı seçimine yargının müdahalesi gibi

Ama bu hikayelerin sonunda da hep demokrasi kazandı.

Bu yüzden her şeye rağmen Türkiye'yi dünyada ve bölgesinde farklılaştıran demokratik seçim geleneğimizi kıskançlıkla ve özenle korumalıyız.

Şimdi demokrasimizin önünde bir 2028 seçimleri sınavı var.

Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden siyasette iki organik aday var: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu.

Cumhurbaşkanı, AK Parti ve MHP blokunun tartışmasız Cumhurbaşkanı adayı. Türkiye'nin en az yarısının da siyaseten temsilcisi.

Türkiye'nin en büyük iki partisinden biri de 2024 yerel seçimlerinden beri CHP.

CHP'nin adı geçen iki adayı var: İmamoğlu ve Yavaş.

Ama belli ki CHP'lilerin, CHP kamuoyunun ve medyasının adayı İmamoğlu.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kılıçdaroğlu'nun adaylığı yüzünden kaybettiklerini düşünüyorlar ve bu kez o seçimde de aday olan İmamoğlu'yla kazanacaklarına inanıyorlar.

İmamoğlu'nun şehir turlarından kendi tabanında bir heyecan yaratttığı da görülüyor.

Erdoğan'ın AK Parti ve tabanı için alternatifsizliği ise herhalde tartışma dışı.

Ama siyaseten organik bu iki aday, 2028 seçimlerine hukuken katılamayabilir.

Erdoğan'ın önünde üçüncü kez aday olamama engeli var. Bu engeli AK Parti de kabul ediyor, reddetmiyor.

İmamoğlu'nun önünde ise her an siyasi yasak kararı çıkabilecek bir dizi dava ve esas olarak ise adaylığını imkansız hale getirecek üniversite diplomasının her an iptal edilme riski var.

Diplomanın serencamını ve görüşümü daha önce burada yazmıştım. Daha fazlasına gerek yok.

Çünkü karşımızda sadece hukuki ve idari bir konu olmadığı açık. Alametler arttı. İmamoğlu, üniversite diplomasını 35 yıl sonra kaybedebilir.

Ortada hem iktidarı hem de muhalafeti geren, çaresiz bırakan ve önünü kesen iki hukuki mesele var ama her iki taraf da sadece diğer tarafın adaylığının önünün kesilmesini bekliyor.

Peki, başka bir çıkış yolu yok mu

Alternatiflerimize bakalım.

Erdoğan'ın aday olması için iki seçenek var:

Birinci yol Anayasa'nın 101. maddesindeki "iki dönem kuralı"nın kaldırılması.

Anayasa değişikliğinin referandum koşullu kabulü için 360, doğrudan kabulü için de en az 400 milletvekiline ihtiyaç var. AK Parti, MHP ve ittifak blokunun sayısı bunlara yetmiyor.

İkinci yol; Meclis'te 360 milletvekilinin seçimlerin yenilenmesi kararını alması. Bu durumda Erdoğan tekrar aday olabiliyor.

Ama bu sayının da iktidar uzağında.

Bu sayıyı çözüm sürecinin yaratacağı sinerjiyle DEM Parti ile kapatma planının siyasi riskleri var.

Cumhurbaşkanı, bu sayede aday olmuş olarak seçimlere girmek istemeyecektir. DEM Parti de bu pazarlığa girmekten memnun olmayacaktır.

İmamoğlu'nun diploması iptal edilirse ise seçenekleri yine iki:

Biri imkansız seçenek; Bu yıl tekrar sınava girip, dört yıllık bir fakülteyi 2028'in adaylarının belirlendiği son tarihe kadar bitirmek.

İkincisi ise yine bir Anayasa değişikliği gerektiriyor. Yani en az 400 milletvekili.