Nihal Candan'ı bir de benden dinleyin
Bir kadın, bir terapist, bir insan olarak...
Adı çok duyuldu, çok eleştirildi...
Sosyal medyadan tanıdınız onu. Ama ben, Nihal Candan'ı bambaşka bir yönüyle, çok kısa bir süre önce spor salonunda tanıma fırsatı buldum. Nihal'le yolumuz hiç beklemediğim bir yerde kesişti.
Beklemediğim diyorum çünkü o beden, spor salonunda değil, hastane yatağında olmalıydı.
Ama inatla spor salonundaydı.
Yan yana spor yaptığımız için bana hep "melek kalpli spor komşum" derdi.
Ama asıl melek, aynaların karşısında sessizce savaşan oydu.
Bugün herkes onu konuşuyor ama onu gerçekten anlayan çok az kişi var. Bir kadın, bir terapist, bir insan olarak bu yazıyı sadece Nihal için değil; aynaya baktığında kendini eksik hisseden, yemekle savaş veren tüm genç kadınlar için yazıyorum.
Ama önce, Nihal'i ve onun sessiz dünyasını anlamak için şu soruyu sormalıyız: Anoreksiya Nervoza nedir
Tartışmayla başlayan tanışma
'Sana ne benim anoreksiyamdan'
Yardım eliniz ne kadar iyi niyetli olursa olsun, kişi o kapıyı açmaya hazır değilse, o kapıdan içeri giremezsiniz! Nihal'le spor salonunda karşılaştığımda, uzman bir psikolog ve yeme bozuklukları terapisti olarak onun kendine zarar veren spor alışkanlığını fark ettim ve karşılıksız, gönüllü terapistlik teklif ettim.
Tepkisi sertti:
"Sana ne benim anoreksiyamdan! Benim terapistim var. Git ofisinde yap mesleğini, burası spor salonu!"
Ama sonra soyunma odasında yanıma gelip "Seni kırdıysam özür dilerim" dedi. İşte o an başladı gerçek tanışmamız.
Nihal'in spor salonunda bıraktığı iyilik izleri
Sporda susuz kalanlara suyunu verir, terleyenlere havlusunu uzatır, ayakkabısını unutanlara kendi ayakkabısını ödünç verirdi. Kısacası büyük bir yüreği vardı. Ona yardımcı olmak istediğimi söylediğimde,
"Bana psikolog gibi değil, dost gibi yaklaş: Uyarı değil, huzur ve sevgiye ihtiyacım var" dedi... Zayıflamak değil, anlaşılmak, sevilmek istiyordu... Onun için zayıflamak bir hedef değildi, bir bahaneydi. Anlaşılmak, sevilmek istiyordu. Vücudundan değil, kafasındaki seslerden kaçmaya çalışıyordu.
Nihal'in yarım kalan hayalleri
Şöhret değil, akademik başarı istiyordu. Kitap yazarak içini dökmek hayalini kuruyordu.
Adalet için savaşan bir avukat olmak en büyük arzusuydu.
Ve en çok da...
Yargılanmadan sevilmek, sessizce huzur bulmak onun en büyük hayaliydi.
İçinde büyümeyen bir kız çocuğu vardı
Sabah 07.00'de spor salonunda, ayıcıklı pijamalarıyla spor yapıyordu. İlk bakışta neşe dolu görünse de gözlerinin ardında büyümemiş bir kız çocuğu sessizce çırpınıyordu.
Neden her gün spor salonundaydı
Her gün spor salonundaydı çünkü bedenini kontrol ederek içindeki çaresizliği ve kaybolmuşluğu saklamaya çalışıyordu. Spor onun kaçış yolu ama asla gerçek kurtuluşu değildi. Çünkü ne kadar çabalarsa çabalasın, ruhundaki boşluğu silemiyordu.
Haberin DevamıSpor salonunda hastaneye gitmek istemedi
6 Haziran akşamı spor salonunda son kez gördüm onu. Vücudu buz gibiydi, terliyordu ama yardım istemiyordu. Pilates dersinde fenalaştı; hastaneye gitmek istemedi, üç saat boyunca ikna edilmeye çalışıldı. İlk ambulansa binmedi, ikinci ambulans çağrıldı, annesi arandı. Zorla muz yedirildi. "Hiçbir şeyim yok" diyordu ama bedenindeki çöküş gözlerine yansıyordu. Sonunda ambulansa binmeyi kabul etti.
Hastaneye gittiği için umutlanmıştık, ama erken müdahale şarttı.
Spor salonundan hastaneye gitme kararı hepimize umut olmuştu ama ne yazık ki çok geç kalındı. Nihal'in hikâyesi, anoreksiyanın bireysel değil, erken müdahale ve ekip çalışması gerektiren bir savaş olduğunu acı bir gerçeklikle gösteriyor.