Siyasette 'danışmanın' önemi
Elleri kanlı bir yöne- VİTRİN tim gitti... 53 yıllık saltanat devrildi.
Diktatör, ülkesini terk etti... Belki "kaçtı" demek daha doğru.
Bölgede taşlar yerinden oynadı.
Komşuların... Ve uzaktakilerin gözleri Türkiye'de.
Türkiye'nin izleyeceği politika merak ediliyor.
Böyle bir süreçte... "Üslup" çok önemli.
Evet... "Siyaset sektörünün" üslubundan söz ediyoruz.
Yeni şeyler söyleme zamanı
Aylardır... Hatta yıllardır... "Mülteci odaklı nefret siyaseti" yapanlar... Eski söylemlerini ve yol haritalarını buruşturup çöpe atmalılar.
Suriyelileri "kovarcasına göndermekten" söz ediyorlardı.
Sığınmacılar, şimdi kendiliklerinden... Gönüllü olarak... "Tıpış tıpış" gitmeye başladılar. Bugün söylenecek söz... "Güle güle... Yolunuz, bahtınız açık olsun."
Açığa düşen muhalefet
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, aylardır, "toplumda karşılık bulan... Ve Türkiye'nin izlediği dış politikayla paralel" söylemlerde bulunuyordu. Hükümetin, "Beşar Esad ile temasını" öneriyordu.
"Örnek bir ana muhalefet" tavrı sergiliyordu.
Ama... Talihsizlik mi demeli Dikkatsizlik mi Aksilik mi Özgür Özel, istemeden "açığa düştü". Şöyle ki:
CHP Genel Başkanı, Kilis'e gitti. "Önceden planlanmış bir ziyaret."
Özel, Kilis'te iken... Suriye'de bir "sürpriz" yaşandı... Rejim karşıtları, Şam yürüyüşünü başlattı.
Bölgede böyle sıcak gelişmeler yaşanırken... Baas iktidarının sonu yaklaşırken... Diktatör, kaçış hazırlığındayken... CHP lideri, "Bir an önce Esad ile gerekli temaslar sağlanmalı" dedi.
Şanssızlık mı dersiniz Ne derseniz deyin.
Özel'in acil ihtiyacı... 'Partisiz danışman'
Dış politika danışmanı... İç politika danışmanı...
Hukuk, ekonomi, maliye, sağlık politikaları danışmanları... "Partili" olmamalı.
Danışman... Partiye... Lidere sempati duyabilir...
Doğaldır.
Fakat... "Parti üyesi... Veya milletvekili... Ya da siyasettenpartiden beklentisi olan biri" olmamalıdır. Danışmanın görevi, "Liderin hoşuma gidecek sözleri söylemek" değildir.
Süleyman Demirel... Yakından biliyoruz... "Parti siyasetiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan... Hatta siyaseten kendi karşısında bulunan" isimlerden yararlanırdı.
Onları, parti genel merkezine değil, "evine" davet ederdi... "Görüşlerini" sorardı.
Hatta... "Eleştirilerini" dinlerdi... Yararlanırdı. İçlerinde... Emekli büyükelçi de olurdu... İş dünyasından isimler de... Akademisyenler de... Sivil toplum liderleri de.
Aynı şeyi Turgut Özal da yapardı.
Öylesine ki... Cemil Çiçek, İstanbul'a gider, kanaat önderleri... Aydınlar Ocağı temsilcileri... Akademisyenlerle bir araya gelir ve dinlediklerini kelimesi kelimesine not eder... Özal'a getirirdi.
"Danışmanlık" böyle olur.
Partili olmak... Maaş almak... Milletvekilliği yapmak... Siyasette gözü bulunmak danışmanlık değildir.
Kitabın ortasından
Profesör Hurşit Güneş... Karizmatik bir siyasetçinin oğlu... Profesör Turan Güneş'in.
Hurşit Güneş bir ara "particilikle" ilgilendi. "CHP yönetimine" girdi.
Sonra... "Bıraktı." İstanbul'a döndü... Akademi dünyasına.
Profesör Güneş, geçen günlerde "kitabın ortasından" bir söz söyledi... "Kendi partisine" yönelik... İsteyen eleştiri desin, isteyen özeleştiri:
"Sadece eleştiri yaparak iktidar olunmaz."
Hele de şu süreçte... Ortadoğu'nun ateş çemberi olduğu bir dönemde.
Siyasi nabız... Hoşgörü
Cemil Çiçek dostumuz hayatta... Allah, sağlıklı ve uzun ömür versin. Kafası, kütüphanesi, not defteri, önemli bir siyaset arşivi.
Özal'ın isteği üzerine İstanbul'a giderdi.