"Objektif" mercekten Cizre krizi

Yaklaşık on gündür "Cizre'de neler oldu, neden oldu, kim veya kimlerden kaynaklı oldu" soruları-sorguları-merakları üzerinden bir fırtınadır almış başını gidiyor. O gün Cizre'de olan-olmayan, anlayan-anlamayan herkes yazdı ve konuştu kendince.

O gün, orada, tam Sayın Mesud Barzani'nin arkasında ,yaşananların merkezinde ve sonrasındaki kulis konuşmalarının içerisinde olan biri olarak bugün ben Cizre'yi yorumlamak istiyorum. 4.Meleye Ciziri Sempozyumu vesilesiyle 6 ülkeden yaklaşık 96 akademisyen Cizre'ye gelmişti. Yurt içinden de pek çok akademisyen ve davetli Cizre'de sempozyum için yerini almıştı.

Sempozyumun ilk günü açılış konuşmaları ve konuya ilişkin paneller eşliğinde geçti. Konuşmacılar abartıdan uzak" sadece Meleye Ciziri'yi ve yansıyan edebi-felsefi-insani duruşunu yorumladı. İlk günün Meleye Ciziri ruhunun keyfine doyamadık. Sempozyumun ikinci günü KDP Genel Başkanı Mesut Barzani ve beraberindeki heyet gelecekti. Herkeste bir heyecan ve koşturma telaşı vardı. Ve Barzani'yi görmek üzere programın gerçekleşeceği salonun bulunduğu otelin etrafına insanlar birikmeye başlamıştı. Ciddi bir izdiham olacağı sabah erken saatte belliydi.

Bu izdiham arasında salondaki yerimi aldım. Sonrasında Mesut Barzani'nin alkışlar eşliğinde salona girişiyle sempozyum ikinci günü başladı. Barzani'nin gelmesi sebebiyle DEM Partili milletvekilleri de (oturdukları yeri beğenmeseler de ve sanki zoraki gelmiş gibi görünseler de) salondaki yerini almışlardı. DEM Parti Milletvekilleri hariç herkesin keyfi yüzünden okunuyordu. Programın başlamasıyla sırasıyla protokol konuşmaları yapıldı. Mesud Barzani de "abartmadan, köpürtmeden, bağlı olduğu Erbil Yönetim nizamını kırıp dökmeden" gerekli şekilde konuştu. Keşke o gün konuşan herkes "temsil edilen makamların ve mensubu olunan vatanın nizamını gözetseydi" diyorum!

Zira; "devlet aklı, devlet temsiliyeti, devlet duruşu bir nizam gerektirir" diyorum. Ve hatta tüm bunların hepsinden bihaber sade vatandaş bilinci bile bu nizamı gerektirir! Mesele sevmek ya da çok sevmek değil, mesele devlet nizamının her zaman her yerde olması gerektiğidir. Bu nedenle o gün o salonda yapılan konuşmalar aşırı sevgiye bağlanabilir fakat devlet nizamına yakından ya da uzaktan bağlanamaz bu çok net! Gelelim "koruma krizine". Mantık çerçevesindeki kamuoyunun ve Devlet Bahçeli'nin verdiği tepki yine yaşanan nizamsızlığa idi. Yasalar gereği Peşmergelerin o şekilde Cizre'de yer almaması gerekiyordu. Bu konu hakkında tartışma yürütmek ve konuyu sağından solundan çekiştirmek çok anlamsız çünkü "yasa gereği" diye bir şey var! ABD'de, AB ülkelerinde ya da başka bir ülkede bu görüntüler yaşanabilir mi Elbetteki hayır!

Bu nedenle o tepkiler Barzani'ye ve Peşmerge'ye yönelik değildi, olamaz da bunu mantıklı düşünen herkes biliyor. O tepkiler "bu görüntülere kim/kimler neden izin verdi" tepkileriydi. Fakat art niyetli cenah olayı "Kürt ve Peşmerge düşmanlığına" çekmek için elinden geleni yapsa da hevesleri kursaklarında kaldı çünkü "eski Türkiye ve eski Kürtler yok artık" karşılarında. Terörsüz Türkiye ile güç bulan, oyunlara gelmeyen, kimin neyin peşinde olduğunu gayet net gören, elde ettiği huzuruna ve Terörsüz Türkiye'ye bağladığı gelecek umutlarına sahip çıkan, "Bahçeli'yi-Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı-devleti-İmralı'yı muhatap alan" bir Türkiye var artık karşılarında hem de geçilmez duvar misali. Mantık dışı ve art niyetli eleştirilerin hedefinde Devlet Bahçeli vardı çünkü Terörsüz Türkiye'nin ve huzurun mimarı olması nedeniyle pek çok kesimin kovanına çomak sokmuştu. Art niyetli paylaşımları ciddiye almadan takip ederken bir anda hepimizin nutku tutuldu! Mesut Barzani'nin ofisinden yapılan "sert Cizre açıklaması" hepimizi bilhassa da beni şok etmişti. Ağzımdan çıkan ilk cümle şu oldu; bu "Barzani dili" değil! Tarih boyunca karşılaştıkları ağır söylemler ve olaylar karşısında bile Mesut Barzani böyle sert bir tepki vermemişti şimdiye kadar. Ve bu açıklama Devlet Bahçeli'ye yönelik yapılmış olarak görünse de aslında hepimize yönelikti ve bizleri fazlasıyla kırmıştı, bölgeye dair tüm değerlerimizi Allah bullak etmişti. Siyasi, hayati, makamsal hiçbir şeyi gözetmeden ve hiç tereddüt etmeden; "geçmişin kalıplarını ve duvarlarını yıkalım, terörün yarattığı onlarca yıllık acıyı hep birlikte bitirelim" diyen Bilge Lider'in tırnağının bile taşa gelmemesi için dua eden tüm Kürtler benim gibi şok içerisindeydi. Halbuki Kürtlerin herkesten beklediği şuydu; Terörsüz Türkiye miladı ile güzel bir eşikten geçerken sağduyu ve yapıcı tavır sergileyerek destek olmak.

Sizi bilmem fakat ben, geçmişin acılarını bu vatanın evlatlarına miras bırakmak istemiyorum! Terörsüz Türkiye yolunun bir neferi olarak ortada bir yanlış varsa çıkıp usulünce dile getirmek ve duyurmak boynumun borcudur. Bu bilinçle katıldığım televizyon programında ve yaptığım sosyal medya paylaşımlarımda; "Sevip saygı duyduğunuz Sayın Barzani'nin ofisinden yapılan ve benim için Sayın Mesut Barzani'nin dili olmayan bu açıklama Terörsüz Türkiye'ye sahip çıkan duyarlı tüm Kürtleri derinden kırmıştır. Sayın Bahçeli Kürtlerin vazgeçilmezi ve tırnağı taşa değmesin diye dua ettiği bir liderdir. Bu nedenle inanıyorum ki en kısa zamanda bir sağduyu açıklaması gelecektir Sayın Mesut Barzani'nin ofisinden." Neyse ki bu açıklamamın ertesi günü beklenen sağduyu, yanlış anlaşılma, Terörsüz Türkiye'ye desteğe devam açıklaması geldi Erbil'den.