"Kon Dergisi" ile bugüne

"Doğu'da sevgi, birlik, bütünlük, beraberlik ve kardeşlik duygularını güçlendirmek istiyoruz" sloganı ile yayın amacını belirlemişti.

Kullanılan her cümle bölge özelinde, ülkenin ve coğrafyanın gerçeklerini birebir yansıtıyordu. Dönemin Türkiye ve uluslararası siyaset-diplomasi-güvenlik-sıkı yönetim iklimine göre oldukça cesur ve realistti. Cesurdu çünkü bir prangası yoktu! Realistti çünkü halkı ve vatanı dışında kimseleri kıble olarak görmüyordu!

Geçtiğimiz hafta MHP Grup Başkan Vekili ve Manisa Milletvekili Erkan Akçay'ın Mecliste gerçekleştirdiği ve büyük beğeni toplayan 2026 Bütçe konuşması hepimizin hafızasında yer etti çünkü bütçeyle ilgili aktarımlarının yanı sıra yüreklere de çok yerinde dokunmuştu.

O konuşmada şöyle bir paragraf zikretmişti Akçay; "Meleye Ciziri şöyle der: "Kötü, çirkin ve arsız olanlar süs ile faydalı hale gelir mi Ayağı prangalı olanlar hissedemez sevgiyi yürekten."

Prangalarını kıran, dünya gücü olma yolunda ilerleyen Türkiye'mize duyduğumuz sevdayı; yüreği, dili, zihni prangalı olanlar ve o prangadan sızan kiri ve çirkinliği yaymaya çalışanlar anlayamaz…

Birlik aynılaşmak değildir; farklılıklarımızı koruyarak aynı hedefe omuz vermektir. Farklı hikâyelerimiz olabilir, ancak ortak hikayelerimiz çok daha fazladır. Bu duruş vatanı dadanmışlardan arındırıp adanmış evlatlara emanet edecektir. Köklerden gelen ilkelerle yolumuzu biçimlendiriyoruz. Oğuz Ata'nın Kızıl Elmasını, Orhun Yazıtlarının töresini, Siyasetnâme'nin liyakatini, Kutadgu Bilig'in bilgeliğini, Hoca Ahmed Yesevi'nin hikmetini, Hacı Bektaş ve Yunus Emre'nin gönül dilini, Ahmed-i Hani ve Meleye Ciziri ile kadim kardeşliğimizi mayalayan nefesleri irfan rehberlerimiz olarak görüyoruz. Ahmedi Hani şöyle der: "Aşık ile heves sahibi arasında fark vardır. Heves sahibi çıkarcıdır, aşıklar ise fedakardır."

Bizler bu aziz vatanın ve Türkiye Yüzyılı'nın fedakâr, azimli ve kararlı aşıklarıyız. Bizim pusulamız; Yunus Emre'nin "Yaratılanı severiz, Yaradan'dan ötürü" diyen engin hoşgörüsü, Hacı Bektaş Veli'nin "İncinsen de incitme" diyen asaletidir..."

Bu kadim toprakların ilim, bilim, edebiyat ve gönül cevherlerinin ilhamını günümüze muhteşem bir şekilde bağlayarak Meclis bütçe konuşmasına aktaran Erkan Akçay'ın bu paragrafı, bugün de bana ilham oldu; prangalara 1979 yılında karşı durup yan yana gelmeyi, biz olmayı, emperyalizmin oyunlarını bozmayı kendine yol edinen Kon Dergisi'ni ve ona can veren anlayışı köşeme taşırken.

Kon Dergisi Alparslan Türkeş'in sağ kolu olarak tanınan Kürt ülkücü Ali İhsan Bacalan öncülüğünde 1979 yılında Diyarbakır'da çıkarıldı. Oldukça kapsamlı ve detaylı hazırlanan derginin ilk sayısı 10 bin adet basıldı ve dağıtıldı. Fakat daha ilk sayının bölge dağıtımı aşamasında iki genç Şanlıurfa'da öldürüldü. Bu saldırı karşısında dönemin sıkıyönetim komutanlığı bir karar aldı ve ikinci sayı basılamadan Kon Dergisi'nin yayın hayatına son verildi.

1979 yılında Alparslan Türkeş'in talimatıyla ülkücüler tarafından çıkarılan Kon Dergisi döneminin çok ötesinde ve üzerinde bir anlayıştaydı. Dergi ideolojiyle değil sosyoloji, edebiyat, empati ve vatan bilinci ile yayınlanmıştı. Milleti anlayan, yüreklere dokunan, ihtiyaç duyulan bakış açısını geliştiren Kon Dergisi dönemin Türkiye dengelerini rahatsız etmişti ve anında harekete geçirmişti. Urfa'da öldürülen iki genç ve buna bağlı olarak sıkı yönetim mekanizması yayın hayatına son vermişti.

Kon Dergisi'nin ilk ve son baskısı olan 1.Basımın içerisinde bölgenin kimyası katıksız bir şekilde yansıtılmıştı. Nasıl mı Öncelikle derginin ismi Kürtçe idi. Çadır, toplanma yeri, birlik olma yeri manâsına gelen Kon ismi, şimdi yol aldığımız Terörsüz Türkiye kardeşlik ruhunun tanımını adeta 1979 yılında yapmış.

Dergide Kürtçe bir şiire de yer verilmiş Türkçe anlamı eşliğinde. Ve o yayında Q, X, W harfleri de yer almış. Ayrıca Dersim ismi sıklıkla kullanılmış ve orada yaşanan acı olay Dersim Katliamı olarak tanımlanırken "Sünnisiyle, Türkmeniyle, Kürdüyle bütün canlar bir olsun" cümlesini de slogan olarak öne çıkarmış.