Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli yine kitabın tam orta yerinden konuştu. Hem de ne konuşma. Tüm kaos, polemik, art niyet kapılarını teker teker kapatan o konuşma tarihe iz düştü bana göre çünkü Devlet Bahçeli'nin zikrettiği her cümle ileriye dönük sürecin teker teker çıkılarak birer basamağı gibiydi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dün partisine yönelik gerçekleştirdiği konuşmasından kısa bir özet hazırladım sizler için buyurun tekrar anımsayalım:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi, boykot ve protestolara sahne olacak, ucuz ve uçuk ayak oyunlarına alet edilecek; egoları şişkin, hırs ve ihtirasları kabarık siyasi tufeylilerin tahrip ve tahriklerine maruz kalacak bir yer değildir. CHP'nin sadece Sayın Cumhurbaşkanımızı ve sadece Meclis'imizi değil, esasen Türkiye'yi ve Türk milletini yok saydığı ortadadır.
İsrail'in durdurulması masa başında olmuyorsa sahada ve silahla yapılması tarihin kırılma anı olarak karşımıza çıkabilecektir. Siyonist eşkıyalık ya barışa tamam demeli ya da uluslararası veya bölgesel mahiyetli istikrar gücüyle Gazze zincirlerinden kurtarılmalıdır. Vakit Gazze için kıyam vaktidir. Vakit vicdan ve merhamet vaktidir.
Trump'ın Filistin'i tanımak "Hamas'a ödüldür" sözleri önyargılı, basit, bayağı ve bağnazcadır. Hamas terör örgütü değildir, gerçek manasıyla terör yöntemlerine başvuran haydut devlet İsrail'dir. Hamas, ülkesini, vatanını ve milletini savunan bir direniş örgütüdür.
1 Ekim 2025 tarihinde Meclis'in açılışı münasebetiyle yapılan özel oturumun hemen ardından TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş'un davetine icabet eden parti Genel Başkanlarının yan yana oturmaları cepheleşmeden mustarip milletimizi gerçekten umutlandırmıştır. Kucaklaşmak varken kutuplaşmanın kime ne faydası olacaktır
Biz "Terörsüz Türkiye" hedefini bütüncül zaman telakkisinin izdüşümünde kombine ve kolektif bakış açısıyla ele alıyor, hayatın ve hadiselerin her veçhesine ışıklar salacağına, yeni bir diriliş momenti olacağına inanıyoruz.
Farklı saik ve sebeplerle aldanıp kandırılan, fakat suça karışmamış, silahlı bir eylemde bulunmamış kim varsa gelip ailesiyle kucaklaşmalıdır.
Silah varsa siyaset yoktur. Siyaset olacaksa, siyaset yapılacaksa silahların tamamı yakılmalıdır. Bizim kaybına göz yumacağımız, heba ve israf edeceğimiz tek bir insanımız yoktur.
Önyargıların düğümlerini çözmek istiyoruz. Katılaşmış ve kapanmış diyaloglara daha üst bir uzlaşma kümesinde canlılık kazandırmanın amaç ve arzusundayız.
Hedef büyüktür, taviz, tehir ve teslimiyet ise asla yoktur. Türkiye kutlu bir doğum arifesindedir.
Bu doğumun sancıları olabilir, yanlış anlamalar olabilir, bazen sinirler de gerilebilir, hatta temaslar zayıflayarak mesafeler açılabilir. Fakat sabır, sebat ve soğukkanlılıkla vatan ve millet sevgisinde buluşmamız, aydınlık ve ortak bir geleceğe yürüme kararlılığımız her soru ve sorunla başa çıkmaya kafidir.
Yeter ki samimiyet ve dürüstlük rotasından ayrılmayalım. Yeter ki dağılmamızı ve bölünmemizi kurgulayan muhasım koalisyona karşı hep birlikte ve kardeşçe göğüs gerelim.
Gerekirse Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nda görev yapan milletvekillerinden bir grup İmralı'ya giderek yüz yüze görüşme sağlamalı, mesajlar ilk ağızdan alınmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bunda çekinilecek bir husus görmüyorum. Bizi bağlayan açıklama 27 Şubat İmralı açıklamasıdır. Bu açıklamanın güncellenerek daha detaylandırılması ve çerçevesinin genişletilmesi hayırlı gelişmelere yol açacaktır.
"Terörsüz Türkiye, tereddütsüz Türkiye'dir. Terörsüz Türkiye, güçlü ve güvenli Türkiye'dir. Terörsüz Türkiye, muasır ve müreffeh Türkiye'nin müjdesidir…"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dün yaptığı konuşmadan kendime göre çıkardığım bir özet var elbette. Bu özette ilk olarak öne çıkaracağım başlıkta; Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Terörsüz Türkiye Cesareti" var. Bu cesaret "artık tabuları ve duvarları yıkalım, korku iklimini değiştirelim, kalıplara takılmayalım ve hep birlikte Türkiye Yüzyılını inşa edelim" diyor…