- Para göndermeye kalkarsanız benzin de, lastik de göndermem, bilesiniz!

27 Aralık 1919

Sivas'ta toplanan kongre ardından artık Ankara'ya gitme vakti gelmişti. Hazırlıklar yapılmaya başlandı. Herkes heyecanlıydı. Atatürk, kurtuluş mücadelesinin başından beri her an yanında olan Mazhar Müfit Kansu'ya dönerek, "Günler yaklaştı, hazırlık nasıl" diye sordu. Mazhar Bey şaşkın bir ifadeyle, "Ne hazırlığı, para nerede Paşam" diye tepkisini dile getirdi.

Gülümsedi, "Marifet onu bulmakta" dedi.

Mazhar Bey, "Bulduğum çareleri kabul etmiyorsunuz efendim." deyince "Bankalardan, rejiden filan para almak mı" diye tepki koydu. Sonrasında aralarında şu konuşmalar geçti:

Mazhar Bey: Ben başka çare bulamadım; varsa söyleyiniz.

Atatürk: Bankalardan olmaz, düşmanlarımıza yeni bir propaganda ucu veremeyiz. Bankaları soyuyorlar diye söylemedikleri kalmaz. Başka bir çare düşünelim.

Mazhar Bey: Pekala, Heyeti Temsiliye namına değil, şahsım adına herhangi bir bankadan borçlanma yapamaz mıyım

Atatürk: Anlamadım. Ne suretle ve hangi bankadan

Mazhar Bey: Osmanlı Bankası direktörü Mösyö Oskar Şmit pek eski bir ahbabımdır. Babası Mösyö Şmit Edirne'de şimendifer doktoru idi. Oğlu da biz yaşta olduğundan o zamanki ecnebi kulüplerinde görüşürdük; şimdi burada Osmanlı Bankası direktörüdür, birkaç defa görüştük. Hatta geçende evinde beni yemeğe bile davet etti. Türk dostu bir zattır: "Trakya'da doğdum ve büyüdüm ve yaşadım. Türklerin büyük bir millet olduğuna ve her şeyi yapacak bir kuvvet ve kudreti haiz olduğuna kalben inanmışımdır. Bu defa giriştiğiniz mücadeleyi de başaracağınıza eminim, deyip duruyor ve, benim elimden de bir hizmet gelirse ifasına hazırım, gerekirse memuriyetimi bile terk ederim." tarzında bir cesaret gösteriyordu. Ben ondan şahsım namına bin lira borçlanacağımı kuvvetle ümit ediyorum; bu da caiz değil mi

Atatürk: Peki ama, şahsım namına ne demek, ne imza atacaksın

Mazhar Bey: Bitlis eski valisi Mazhar Müfit imzasıyla.

Atatürk: Böyle olabilir; fakat Kuvayı Milliye, Heyeti Temsiliye isimleri senette kesinlikle her ne suretle olursa olsun yazılmamalı.

Mazhar Bey: Tabii, Paşam!

Atatürk: Bu suretler aklıma uygun geliyor; bırak ki yine bankadan Mazhar Müfit para almış demeyecekler, Heyeti Temsiliye almış diyecekler ya, artık bu kadarı da fazla bir vehim olur.

Para konusunda aralarında anlaştılar. Mazhar Müfit Beyin istediği olacaktı. Denemeye karar verdiler. Ardından Ankara'ya kendilerini götürecek otomobillerin konusu gündeme geldi.

Atatürk fikrini söyledi:

"Üç otomobil var ama, ne haldeler Bunları bir muayene ettirsek. Bizi Ankara'ya götürebilecek mi Eşyalar, maiyet emirberleri ve kalem heyeti tabii arabalarla gidecek. Şimdi kimler var Rauf Bey, misafirimiz Alfred Rüstem Bey, sen, Şeyh Fevzi Efendi, Hakkı Behiç, yaver Muzaffer ve Cevat Abbas, Bedri, katibi umumi Hüsrev Bey (Berlin sefiri), Doktor Refik (Saydam) ve saire. Hüsrev Bey'i hareketi düzenlemeye tayin edelim; otomobillere taksimi, yollarda hareket ve durma saatlerini ve günde ne kadar mesafe kat edebileceğimizi, geceleri nerelerde kalabileceğimizi inceleyip ve hesap etsin. Yol masraflarını da siz Hüsrev ile görüşerek tesbit buyurunuz. Benzin lazım, şu lazım, bu lazım; bu teferruatı Hüsrev Bey düşünür. Kendisi erkanıharp binbaşısıdır, başından böyle hareketler çok geçmiştir".

Hüsrev Gerede çağrıldı, uzun uzun konuşulup tartışıldı. En önemli sorun, benzindi. Nereden alacaktı. Hatta paraları olsa bile.. Lastik konusu da önemliydi. Tartışma uzadıkça uzadı. Atatürk sıkıldı ve ayağa kalktı:

"Yahu dedi, bunca mühim meseleler, isyanlar, şunlar bunlarla uğraştık, kararlar verdik, emin olunuz bu kadar sıkıldığım olmadı. Ankara'ya gideceğiz; köhne, körükleri parça parça, bu kışta, karda binilmesi doğru olmayan otomobillere razı oluyoruz, fakat benzin, lastik, para bulamıyoruz. Fakat elbette bunlara da çare bulacağız."

Hüsrev Bey: Ben otomobilleri biliyorum, lastikler dolmadır, yalnız bir tanesi değil; sonra karpit fenerlidir.

Mazhar Bey: Amerikan mektebinde benzin, lastik çok; geçenlerde müdiresi Mis cenapları mektebi gezdirirken ambarını da gördüm. On çiftten fazla lastik ve belki yirmi otuz teneke benzin vardı.

Atatürk: Bundan bize ne Mazhar Bey

Mazhar Bey: Bize mi ne Parasını verir, satın alırız; parasını vermezsek borç alır, sonra Ankara'dan parayı göndeririz.

Atatürk: Evvela para bul da sonra ahbabın olan Mis cenaplarına gider, lüzumu kadar lastik ve benzin satmasını görüşürsün. Öyle Ankara'dan göndeririz filan yok ha. Bir de askeriye de bize biraz benzin verebilir.

O sırada kapı çaldı Hakkı Behiç Bey elinde birkaç kağıtla içeri girdi. Bu kağıtlar bazı tamimlerle İradei Milliye gazetesine bir makale idi. Bunlar okundu. Atatürk Hakkı Behiç Bey'e dönerek, "Behiç Bey, artık Ankara'ya hareket zamanı yaklaştı. Yol için, para için görüşmekteyiz. Nasıl gideceğiz Mazhar Müfit Bey para yok deyip duruyor." dedi.

Hakkı Behiç Bey yanıt verdi:

"Para işine benim aklım ermez efendim, yazı işleri olur ise ne ise, Ankara'ya gitmek meselesini zaten karar altına aldık. Tabi gidilecektir," deyince Mazhar Bey, "Tabii gidilecek, fakat bu gitmeyi temin edecek paradır." diye karşılık verdi.

Hakkı Behiç Bey her ikisine de hak verdi. Fakat en son karar Mazhar Bey'in para bulmasına kalıyordu.

Mazhar Bey ertesi gün bankaya gitti. Fakat banka müdürü Mösyö Oskar'ın hasta olduğunu, iki gündür bankaya gelmediğini öğrendiğinde, "Hareket etmemize dört beş gün var, o vakte kadar iyileşir," diye içinden geçirerek Amerikan mektebine gitti.