Ukrayna krizi nereye gidiyor

Avrupa endişeli. Avrupa'nın gözü, kulağı Ukrayna'da. Rusya'nın, Ukrayna sınırına yığdığı yaklaşık yüz bin askerin Ukrayna ile olası bir sıcak çatışma, savaş veya işgal için hazırlık olmasından endişe ediliyor. Bir süre önce ABD ve NATO'ya 'güvenlik garantileri' adıyla anlaşma teklifi ileten Rusya, yazılı cevap bekliyordu. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, 'Sonsuza kadar bekleyemeyiz' diyordu. ABD nihayet cevap verdi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in söylediğine göre, çarşamba akşamı Brüksel'e ve Moskova'ya gönderilen cevabın garanti içermediği açıklandı. Rusya, 'Komşularım Ukrayna ve Gürcistan'ı NATO'ya almaktan vazgeçin' diyordu.Bugünkü duruma bir günde gelinmedi; krizin kökleri hayli derin, tarihçiler işi Ortaçağ'a Doğu Slav Devleti'ne kadar götürüyor. Bu yüzden Devlet Başkanı Putin, tek halktan bahsediyor. Ama o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Yakın tarihte iki Almanya'nın birleşmesi görüşmelerinde Sovyetler Birliği Lideri Gorbaçov'un Batılı liderlere Belarus ve Ukrayna coğrafyasını kastederek bu bölgelerin kendileri için hayati önemi olduğunu, buralara yanaşmamalarını söylediği biliniyor.Putin, ABD'nin Bulgaristan-Romanya-Ukrayna-Gürcistan vasıtayla Rusya'yı güneyden çevreleme politikası ürettiğini düşünüyor.Herkesin merak ettiği soru şu: Ukrayna krizi nereye evrilir Bu soruya, bugün itibarıyla bir cevap bulmak çok zor. Alman dergisi 'Der Spiegel', 'Putin ne kadar ileri gidebilir' diye soruyor.Rusya 'askeri güç tehdidi'ni kullanıyor; batı da Rusya'ya karşı 'caydırıcılık' politikası izliyor. Ukrayna'yı işgal durumunda yaptırımların yol açacağı 'yüksek maliyetler' konusunda Rusya'yı uyarıyorlar.Rusya'yı iyi tanıyan bir uzman bir süre önce şaka yollu, "Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'u dinlemek istemiyorsanız Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile uğraşmak zorunda kalırsınız" diyordu. İngiliz devlet adamı Winston Churchill böyle durumlar için şöyle demiş: "Başınız kaplanın ağzındayken onu ikna edemezsiniz."Dileriz, dün Kiev'e giden Erdoğan'ın çabaları tansiyonu düşürmeye katkı sağlar.GÜNÜN SÖZÜ"HAKSIZLIĞA sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal daha iyi..."(Gandhi)CAN VE CEP YAKMAYA DEVAMTÜİK ocak ayı enflasyonunu yüzde 11.10, yıllık rakamı ise yüzde 48.69 olarak açıkladı. Aralıkta yüzde 36.08 olarak gerçekleşen yıllık enflasyonun yüzde 12.6 oranında yükselmesinde yılbaşında elektrik ve doğalgaza gelen yüksek zamlar ile akaryakıtta sık aralıklarla yapılan artışlar etkili oldu. Yüzde 48.69'luk enflasyon son 20 yılın en yüksek rakamı. Ocak ayı enflasyonunda beklentiler yüzde 13-15 aralığı idi. TÜİK duyurduğu yüzde 11.10 oranı ile yine şaşırttı.Memur ile memur emeklisinin ocakta ek zam ve enflasyon farkıyla aldığı yüzde 30.5 artış, işçi, Bağ-Kur emekli, dul ve yetimine verilen yüzde 25.5'lik zam şimdiden erimeye başladı. Yılın ikinci zammına daha 5 ay var. Ocakta yüzde 50.5 artışla net 4253 lira olan asgari ücret de satın alma gücünü oldukça yitirdi. Türk-İş'in araştırmasına göre açlık sınırı 4250 lira. Bir ay sonra, asgari ücreti sollaması yüksek olasılık.Çarşı pazarın cep yakan fiyatı ve yüksek enflasyon, milyonlarca dar gelirliye yapılan zamları kar gibi eritiyor. Önümüzdeki 3 ay daha yüksek enflasyon seyrini sürdürmesi, nisanda tepe yapması bekleniyor.Bu durumda ocakta memur, emekli, emekçi, çiftçi, dul ve yetimine verilen zamlar 3 ay içinde eksiye geçerek, anlamını yitirecek. Yüzde 11.10'luk ocak ayı enflasyonuna göre temmuzda memur ve emekliye en az yüzde 15-20 arası zam kuvvetle muhtemel. Lakin, bu hayat pahalılığı karşısında o zammın bir değeri olmaz. Dar gelirlinin refah düzeyini korumak ve satın alma gücünü yükseltmek için maaş ve aylıklarda yüzdeli artışların dışında mutlaka iyileştirme yapılmalı...2500 lira olan en düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çıkarılmalı. Enflasyon zammına mahkûm olan milyonlarca gariban kitle maaş artışının 1-2 ay sonrası yoksunları oynuyor, kısır döngü sürüyor. Şükrü KARAMANDeniz