Başkan Ahmet Özer, 100 günü anlatıyor: 'Esencılıs' değilEsenyurt
HATIRLIYORUM, 1989 yılıydı. Dr. Gürbüz Çapan, hemşehrilerinin talebi üzerine Esenyurt'a Belediye Başkanı seçilmişti.
Bir yanı E5, bir yanı da Turgut Özal'ın projelendirdiği TEM otoyolu arasında, alabildiğine toprak, yeşil ve doğa kokan bir beldeydi. Daha Trakya'ya yönelmemişti. Tuğladan yapılan iki katlı muhtarlık binası gibi yerdeydi belediye binası...
Çapan, üç dönem başkanlığı süresince yeni mahalleler düzenliyor, sosyal belediyeciliğe uygun olarak bir kentin altyapısını ortaya çıkarmaya çalışıyordu.
Karadeniz yönünde ise şirin villalardan oluşan kooperatifler ve siteler yapılıyordu. Antik yapı biçimindeki Nazım Hikmet Kültür Merkezi de büyük yankı uyandırmıştı. Geniş bir yüzme havuzu da vardı yapılar arasında...
O zaman Çekmece gölüne doğru geniş alanlar, gelecekteki olimpiyat oyunları için saha olarak 'düşünülüyordu'.
Ne yazık ki şimdi oralar gökdelenlerle dolu. Çapan'dan sonra gelenler; "Yer bizim, gök Allah'ın" demişler. Nefes alacak yer yok şimdi. Yapının altında kalan insan mı diyelim bu tabloya.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıAma sevinilecek bir tarafı var Esenyurt'un bugün... Prof. Ahmet Özer, aday olarak ismi ortaya atıldığında 'PKK ve terör' iddialarıyla hedef gösterildi. Buna ilk önce Ekrem İmamoğlu karşı çıkmıştı; "Benim yakın dostumdur, 10 yıldır tanışırız" demişti. Biz kendisiyle Mersin'de üniversitede öğretim üyesiyken tanışmıştık; felsefi, sosyolojik ve siyasi anlayışı derinlikler içindeydi, bir de etkin bir yönetici yapısı vardı. Belediye başkanı olursa nasıl planlar yapacağını, krizlerden nasıl kurtulacağını, pratik önerileri ve bunlarla ilgili ipuçları sunabilme 'izleri' dikkat çekiyordu. Ahmet Hoca'nın işleri dayanıklı, kalıcı kılmak için önerdiği yöntemler sıfırdan yenilenmeyi içeriyor bence...
Kendisini geçen hafta dostumuz İsmail Hoca ile ziyaret ettim. Etkin ve saygın bir hoca kimliği ile karşılaştım. Gençlerden oluşan bir kadro karşısında onu sorunları olan Esenyurt Üniversitesi bekliyordu. Dilerim, sahipleri bu konuda 'akıl' yürütürler.
"Esenyurt'u kurtarmaya gelen adam" dedim içimden. Türkiye ortak aklını arıyor galiba diye de ekledim. O da dedi ki: "Esenyurt, Türkiye sanayisinin yıldızı olabilir."
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıSİLİKON VADİSİ'NE GEÇELİM
Esenyurt'un sosyolojik yapısından öte sanayi örgütlenmesine de bakalım:
- 3 bin 98 fabrikaya karşın iş dünyası derneklerindeki üye sayısı oldukça düşük. Esider'in 100, Sander'in 60 üyesi var. Düşük örgütlülük oranı, kollektif hareket ve ortak akıl uygulamaları önünde engel sayılıyor. Düşük fayda algısı da dikkat çekiyor. Ne mi yapılmalı
- AR-GE çalışmalarına önem verilmeli. Katma değeri yüksek üretime geçilmeli. Yüksek teknolojiyi kullanarak 'matematik köyünden, silikon vadisi'ne geçiş yapmalı. "Niye sanayi master planı yok" diyoruz. Teknokent ve ara eleman yetiştirmek için yüksek teknoloji enstütüsü acilen kurulmalı.
- Özer, hedefi şöyle özetliyor: "Yüksek katma değerli ürünlerin ihraç edildiği bir üs haline getirmek. Belediye ile sıcak ilişkiler kurmak. Birlikte yerel kalkınmayı sağlamak. Belediye- sanayi üniversite işbirliğini geliştirmek, inovasyon ve teknoloji merkezi kurarak ekonomi üretmek."
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıSANAYİDE