Terör devleti İsrail geçtiğimiz hafta, Gazze'ye insanî yardım götürmek için yola çıkan Küresel Sumud Filosu'na saldırıp gönüllüleri esir almıştı.
Türkiye hâdiseye müdahale ederek cumartesi günü 36'sı Türk 137 gönüllüyü Türkiye getirdi. 14 Türk vatandaşı hâlen terör devleti İsrail'in elinde esir. Onların da birkaç gün içerisinde Türkiye'ye getirilmeleri bekleniyor.
Filistin'in işgal edilmiş topraklarından kalkan uçak İstanbul'a inerken ben de İstanbul Havalimanı'nda tarihi ana şahitlik ettim.
Esir alınan Sumud gönüllülerin ailelerinin onurlu ve vakurâne duruşu ilk dikkat çeken şeylerden biriydi. Gazze'ye yolcu ettikleri er yürekli yakınlarının neden ve niçin Gazze'ye gittiklerinin şuurundaydılar. Bu duruşlarıyla terör devleti İsrail'i sevindirmediler!
Uçağı beklerken havaalanında dikkatimi çeken bir diğer husus devletin tam kadro sahada olmasıydı. Gönüllülerin elbiselerinden kalacakları yere kadar, her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. Terör devleti İsrail tutsaklara cezaevi elbisesi giydirmiş ama Türkiye Sumud gönüllülerinin bu kıyafetlerle dünyaya görüntü vermesini engelledi ve böylece terör devletinin psikolojik savaş hamlesini boşa çıkarmış oldu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Türkiye'nin süreci nasıl yönettiğini, TRT Haber'de çıktığı programda şu sözlerle anlattı: "En sonunda bu asil aktivistler gözaltına alındıktan sonra da biz bir an önce onların esaretine son verecek bir operasyonel hamleye girmemiz gerekiyordu. Yani Cumhurbaşkanımızın da bu konuda kesin talimatı oldu. İsrail makamlarıyla, güvenlik makamlarıyla Milli İstihbarat Teşkilatımız üzerinden temasa geçtik. Yereldeki büyükelçiliğimizdeki maslahatgüzarlığımız da ilgili makamlarla temasa geçti ve geri planda gerçekten çok fazla insanın emeğinin olduğu bir operasyonla da bugün kardeşlerimizi ülkemize getirdik. Tabii başka ülkelerin de bu konuda bizlerden talepleri oldu açıkçası. Bu taleplere de yanıt verebildiğimiz için açıkçası memnunuz. Çünkü başlangıçta da ifade ettim, bu gerçekten eşine ender rastlanan asil bir eylem. Yani bu eyleme devletler mümkün olduğu her ölçüde sahip çıkmak durumundalar. Geride bir miktar kardeşimiz daha kaldı. Onların prosedürel bir mahkemesi olacak. Belki birkaç gün içerisinde de en geç onları