İnsanlık ekseni kazandı

Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bugün Ümmet-i Muhammed mutlu, gururlu. Elhamdulillah ben de bu mutluluğu yaşıyorum. Allah'a ne kadar hamd etsem şükrümü yerine getiremem; "Direniş ekseni" gibi martavallarına kanıp da zalimlerin safında yer almadım.

Suriye'deki mücahidlerin Şam'a girişiyle birlikte Suriye'de Esed ailesinin 54 yıllık saltanatı sona erdi. Beşşar Esed, Suriye halkını beraber katlettiği Rusya'ya sığındı.

Türkiye ve Suriye'deki zafer gösterilerini gözyaşlarıyla takip ederken Suriye'deki zindanlardan gelen görüntüler öfkemi bir kez daha harladı. Topraklarını geri alan mücahidlerin ilk işleri zindanlardaki esirleri kurtarmak oldu. Tutuldukları zindanlarda gördükleri ağır işkencelerden dolayı adlarını dahi unutanlardan, yıllarca tecavüze uğrayan kadınlarımıza... Mücahidler zindan kapılarını kırıp "Artık özgürsünüz" dediklerinde yaşadıkları tereddüt, korku ve hakikaten artık özgür olduklarını anladıkları an gelen sevinç gözyaşları ve göğe yükselen tekbirler... Onlarla birlikte ağlamamak, hançerimizi yırtarcasına tekbir getirmemek mümkün mü

Sednaya Cezaevi... Esed'in işkenceleriyle meşhur cezaevi... On binlerce Suriyeli yer altındaki hücrelerde tutuluyordu. Mücahidler üst katlardaki hücrelerin kilitlerini kırıp tutsakları özgür bıraktılar ama yerin altındaki 3 katlı hücrelerin kapıları şifreleri bir mekanizmayla kitlendiği için duvarlar kırıldı. Bu zulüm üssünde 13 yıldır tutsak tutulan bir Suriyeli hanım kardeşimizin şu sözleri karşısında insanın eriyip yok olası geliyor: "Sednaya Cezaevi'ne 19 yaşında bir genç kızken atıldım. Bugün çıktığımda 32 yaşımdayım ve babalarını bilmediğim çocuklarım var!"

Bu noktada Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun şu sözü aklıma geliyor: "Şu şartlar içinde Müslümanın çıldırmaması için fevkalâde olması lazımdır. Eğer çıldırmıyorsak, fevkalâde olmadığımıza g