Türkiye-İsrail: Geri dönülmez noktaya doğru

Bunların hepsi birbiriyle bağlantılıdır. İsrail kaynaklıdır. Türkiye ve İsrail, ilişkilerde geri dönülmez bir noktaya doğru ilerlemektedir. Nedenini anlatayım.


"DÜŞMAN DEVLET" KODU

Suriye'de rejim değişikliği bölgede dengeleri kökten sarstı. İran nüfuzu geriledi. İsrail bölgede hegemon güç olmak istiyor. Çevresindeki ülkelerin (özellikle Suriye'nin) zayıf ve kırılgan olmasını hedefliyor. Türkiye, önündeki en büyük engel. Bunu ben söylemiyorum, analistleri yazıyor.

Ocak ayında Netanyahu'ya sunulan Nagel Komitesi Raporu, İsrail'in Türkiye ile bir savaşa hazırlıklı olması gerektiğini salık veriyordu. İsrail, Türkiye'yi "düşman devlet" olarak kodladı. Bunu medyalarında açıkça yazıyorlar. Tel Aviv o günden bu yana Türkiye'ye karşı pozisyonlanıyor. Düne kadar Türkiye-İsrail arasında iki önemli sorun vardı: Gazze ve Suriye (bağlantılı PKK). Ancak Tel Aviv'in bu yeni "düşman pozisyonu" sorunlu alan sayısını artırıyor.
YENİ SORUN ALANLARIGazze'de açlık ve soykırıma neden olduğu için İsrail artık yalnızdır. Türkiye'nin askeri, siyasi, diplomatik kapasitesine karşı da eli zayıftır. Buna rağmen didikleyecekler. Bundan sonraki strateji Türkiye'yi zayıflatmaktır. Taktik adımları şöyle sıralayalım: Bir. Ankara'nın bölgesel çıkarlarını mini-koalisyonlarla (Yunan-Rum) hedef almaya çalışıyorlar. İki. Ankara'nın bölgesel varlığını tartışmaya açmaya çalışıyorlar (Yukarıdaki KKTC yazısı bu bağlama oturur.) Üç. Ankara'nın askeri nüfuzunu sınırlamaya çalışıyor, "Suriye'ye gelme" diyorlar. Dört. Ankara'nın askeri kapasitesi gelişmesin istiyorlar. Batı başkentlerinde Eurofighter, F-16 ve F-35 süreçlerini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Beş. Öngörülerime göre siber/istihbarat saldırılarına hazırlanıyorlar. Bakınız… Paris, "Filistin devletini eylül ayında tanıyacağım" dedikten bir gün sonra, Fransa'nın askeri sırları internete saçıldı. Tesadüf değil, emsaldir. Altı… Suriye'yi bölme çalışmalarına hız veriyorlar.
SÜVEYDA OLAYLARI BOŞUNA ÇIKMADIBu nokta önemli… Buradan ilerleyelim… Büyükelçi Barrack, temmuz ayı başında Ahmet Şara ile SDG'li Mazlum Abdi'yi bir araya getirdi. SDG'den, 10 Mart'ta yapılan 8 maddelik anlaşmaya uyması istendi. SDG o toplantıda taraflara silah bırakmayacağını net bir şekilde söyledi. Ayrıca… Ademi merkeziyetçi bir yapı vurgusu yapıldı. Bunun üzerine Barrack'tan şu önemli açıklamalar geldi: Bir. PKK'ya devlet borcumuz yok. İki. Tek bir yol var, o da Şam'dır. Üç. SDG, Şam'la entegrasyonda elini çabuk tutmazsa Türkiye ve Suriye ile sorun yaşayacak.Bu açıklamalardan bir kaç gün sonra Süveyda olaylarının patlak vermesi tesadüf değildir. İsrail, Dürzileri koruma bahanesiyle Şam'a saldırmıştır. Daha sonra Türkiye, ABD ve Fransa devreye girdi. İsrail ve Suriye konuşturuldu. SDG'ye yakın isimler "İsrail istediğini aldı" dese de ulaştığım kaynaklar "Şam, Tel Aviv'in taleplerini kabul etmedi" diyor. Nitekim, ilave görüşmelerin yapılması konusunda anlaşıldı. Dün, iki ülke temsilcilerinin bir araya gelmesi için Bakü buluşması planlandı.
SDG'NİN SİLAH BIRAKMAYAN KANADI