Türkiye'nin ulusal güvenliğini, yaşamsal çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bu üç konunun hangi yöne evrileceğine ilişkin soru işaretleri var. Kandil'den gelen maksimalist açıklamalar… SDG'nin 10 Mart anlaşmasına uymaması… Gazze'de ikinci aşamaya geçilememesi… Bu üç dosyada eğilim neyi gösteriyor, araştırdım. Son durum raporunu özetleyeyim:
SÜRECE STRATEJİK ZARAR
Terörsüz Türkiye sürecinin en kritik aşamasındayız. TBMM Komisyonu, eve dönüş yasası ile ilgili raporunu hazırlıyor. Önümüzdeki günlerde sahada, sürecin ilerlediğini gösteren, silah bırakma sürecinin devamı olan yeni adımların atılması bekleniyor. Terör örgütü öyle ya da böyle silah bırakacak. Türkiye-Irak, Türkiye-Suriye, Türkiye-ABD hatlarında kurulan uluslararası denklem ve Türkiye'nin askeri-istihbari güç kapasitesi bunu zorunlu kılıyor.
Bu konjonktürde, örgütten gelen "Suç işlemedik ki affedilelim", "Öcalan bırakılmazsa başka adım atmayız" gibi açıklamalar kaşların çatılmasına neden oluyor. Yazmıştık… Bunlar bir yönüyle provokasyon, bir yönüyle örgütün pazarlık çabasıdır. Ancak sürece zarar veren iki eğilimin de altını çizmek gerekiyor:
Bir. DEM ve Kandil'in İmralı'yı aktörleştirme çabası… Süreci Öcalan üzerinden inşa etme girişimi… İmralı Temmuz ayında "Özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmüyorum" dese de konunun sürekli buraya getirilmesi… Deniyor ki: İmralı'nın açıklamaları sürecin ilerlemesine taktik fayda sağladı. Ancak aktörleştime çabası sürece stratejik zarar veriyor.
İki. DEM ve Kandil'den gelen maksimalist taleplerin ima ettiği, süreç sonrası için istedikleri model… İmralı demişti ki… "Örgüt miadını doldurdu, bu yüzden silah bırakmalı." 1970'lerde kalmış, radikal sol örgüt jargonuyla bezenmiş, Türkiye, dünya gerçeklerini ıskalayan, sosyolojiye uymayan öneri, fikir ve maksimalist taleplerin de tıpkı silahlar gibi bir kenara bırakılması gerekiyor.
CENTCOM'DAN DİKKAT ÇEKEN AÇIKLAMA
Deniyor ki… Türkiye, ABD ve Suriye 10 Mart konusunda hem fikir. Demiştik ki… CENTCOM dahi, Kasım ayında Beyaz Saray'da yapılan görüşmelerin ardından bu noktaya geldi. CENTCOM Komutanı Cooper, önceki gün -ilk kez- "entegrasyon şart" dedi. SDG tarafı kazanımlarını kaybetmemek için el yükseltiyor. "Ya ademi merkeziyetçilik ya bölünme", "Yoksa iç savaş" (SDG Washington Temsilcisi Sinem Muhammed) diyor. Sıkıştılar. Paralel ordu ve ademi merkeziyetçilik talepleri Şam tarafından reddedildi.
Şam'ın hazırladığı yıl sonu senaryolarını anlatmıştık. Ancak deniyor ki… SDG diyalog arayışında. "Türkiye bizi de dinlesin" diyor. Ankara ise 10 Mart anlaşmasına uyulmasını istiyor. Deniyor ki… Yıl sonunu belki geçebilir. Ancak önümüzdeki günlerde entegrasyon, gümrük kapıları, petrol sahaları, Suriye'ye dışarıdan gelen teröristler gibi başlıklarda daha somut adımlar görebiliriz. Şam'ın ve Ankara'nın bu adımları beklemeye sabrı var mı Bu da başka bir sorudur.
GAZZE MESAİSİ YENİDEN BAŞLAYACAK
İsrail türlü bahanelerle saldırılarını sürdürüyor. Kırılgan da olsa ateşkes devam ediyor. Filistinlilerden oluşacak teknokrat kabinenin kurulması için sekiz kişilik liste verildi. ABD ve İsrail henüz bir dönüş yapmadı. Polis gücünün (2 bin kişi ile başlayıp 8 bin kişiye kadar çıkacak) kurulması çalışmalarının hızlandırılması gerekiyor. Hamas'ın silahsızlandırılması konusunda "Hamas silahları Filistin devletine teslim etsin, devlet kurulana kadar silahlarını gömsün" formülü vardı. İsrail kabul etmiyor. İnsani yardımlar konusu da istendiği gibi gitmiyor. İsrail, üzerinde Türk bayrağı olan hiçbir yardımı kabul etmiyor.

5