Terör örgütü PKK neden ağız değiştirdi

Türkiye bu prangadan kurtulmak için 2015'te konsept değişikliğine gitti. Terörü kaynağında hedef aldı. Irak ve Suriye'de örgüt hareket edemez hale geldi. Örgüte öldürücü darbe mi vurulacak yoksa silah bırakmaya mı zorlanacak, bu aşamaya gelindi.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Ekim 2024 çağrısı ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ya bu sese kulak verecekler ya da bırakmadıkları silahlarla onları inlerine gömeceğiz" yaklaşımı Terörsüz Türkiye'nin mütemmim cüzdür, bu idealinin sac ayaklarıdır. YA SİLAH YA SİVİL SİYASETBu süreçte İmralı ile iki görüşme yapıldı. Öcalan'ın birinci mesajıyla (Aralık 2024) ikincisi (22 Ocak) arasında fark var. Öcalan ilkinde "Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim" dedi. İkincisinde verilen şartlı mesajı DEM'li Tülay Hatimoğulları 29 Ocak'ta açıkladı: "Öcalan son görüşmede heyetimize, 'Bahçeli'nin yaklaşımının devlet aklıyla buluşması halinde barışa hizmet edecek tarihsel bir çıkışa hizmet edeceğim' dedi". Bu cümleye dikkatli bakanlar İmralı'nın "devlet aklının farklı bir açıda" olduğu kuruntusuna kapıldığını görür. Bu kapsamda açıyı anlamak isteyenlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın haftasonu AK Parti Kongresi'nde yaptığı konuşmayı yakından takip ettiğine şüphe yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha önceki duruşuyla aynı açıda, son sözünü söyledi: "Terörle siyaset, terörle demokrasi aynı anda bir arada bulunamaz. Bunun için 'ya terör ya demokrasi', 'ya silah ya sivil siyaset' diyoruz." Elbette şu vurguyla cümlesini bağlayarak: "Terör sorunu ortadan kalktıktan sonra demokrasiden kalkınmaya, kardeşlikten bölgesel entegrasyona yeni bir dönemin kapıları Allah'ın izniyle açılacaktır."ÖRGÜTÜN ZİGZAGLARI

Öcalan'ın 15 Şubat'ta açıklama yapması bekleniyordu. Henüz yapmadı. DEM heyetinin Kuzey Irak ziyaretinin ardından muhtemelen üçüncü randevu gerçekleşecek. Cumhur-başkanı Erdoğan'ın yukarıda vurguladığım son sözü üzerine pozisyon belirlenecek (DEM Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından bir gün sonra, dün, İmralı ile görüşme için başvuru yapılacağını açıkladı.)

İmralı'yı en çok zorlayan şey Kandil'in tutumudur. Perde arkasında ve satır aralarında itirazların yükseldiği görülüyor. Elebaşlar, "Neden üçüncü ülkelere gidelim" diyor.

Aynı şey Suriye için de geçerli. ABD, Şam yönetimi ile YPGSDG arasında mekik dokuyor. Şam, YPGSDG'nin silah bırakmasını, Suriye ordusuna entegre olmasını, Kandil'den gelenlerin ülkeyi terk etmesini, tüm Kürtlerin eşit vatandaşlık bağıyla Suriye'nin parçası olmasını, enerji yataklarının Suriye'ye ait olmasını istiyor. Egemenliğini tesis etmeye çalışıyor yani.

İMRALI'YI BEKLEMEDİLER19 Şubat'ta çıkan "SDG, Suriye ile 8 maddede anlaştı" haberi aldatmacadır. Bu bir anlaşma değil, YPGSDG'nin kendi iç görüşmeleri neticesinde Şam'la müzakere pozisyonunu açıklamasıdır. Buna göre, Suriye devlet kurumları SDG'nin kontrolündeki bölgede yeniden faaliyete geçecek (Pozitif). Suriyeli olmayan tüm PKK'lılar çekilecek (Pozitif). Peki, enerji kaynakları ve tarım arazileri O konuyu konuşmuyorlar (Negatif). Peki, silah bırakma YPGSDG, Suriye ordusu çatısı altına girmeyi kabul ettiğini açıklasa da bunu Şam'ın istediği formülle yapmak istemiyor. "Silah bırakmayız, blok olarak katılırız" diyorlar (Negatif).