Hafızamı diri tutmak, fikri takip yapmak, detaylarda kaybolmadan büyük resmi görmek adına tuttuğum bazı notlar var. Yazılarımda bu notlardan faydalanıyorum. Bazılarını ileride yazmayı tasarladığım kitaplar için saklıyorum.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın gazeteci Murat Çiçek'e yaptığı "(MİT Başkanıyken) Zehirlendik ve tedavi gördük" açıklamasını duyunca notlarımı karıştırdım. Fidan, fazla ayrıntı vermedi. Ama Nisan 2024 tarihli notlarımda bazı detaylar buldum. O gün aldığım notlar şöyleymiş: "Zehirleme girişiminin yurtdışında bir ülkede gerçekleştiği tahmin ediliyor. Faille ilgili henüz bir bilgi yok. Girişimin, civa buharı verilmek suretiyle gerçekleştiği düşünülüyor. İki yıl tedavi görmüş ve tehlike atlatılmış."
Bu girişimin 2020 ya da 2021 yılında gerçekleştiği anlaşılıyor. O dönem Türkiye'nin muarız bir koalisyonla Doğu Akdeniz'de kuşatılmaya çalışıldığı, Ankara'nın Libya'ya müdahale ettiği, Karabağ hamlesinin yapıldığı, Suriye ve Irak'ta terörle mücadele edilen sert bir süreçti. ABD'nin bölgeye ilgisini kaybettiği ve Ortadoğu'da yeni bir nizam kurulacağı anlaşılmıştı. Tüm aktörler nüfuz artırmak ve yeni nizamda söz sahibi olmak için kılıçlarını çekmişti. Hasım çoktu. Ankara'daki karar alıcılar hedefti. Türkiye'nin önde gelen diğer aktörleri açıklamadığı için başka hangi suikast girişimlerinin yapıldığını bilmiyoruz.
İKİ EKSENİN BİLEK GÜREŞİDaha önce de yazdım. O günden bu yana, bölgede iki eksen mücadele ediyor. Bu iki eksenin paydaşları değişken. Ancak yönlendiren aktörler değişmiyor. Bu eksenlerden biri, Türkiye'nin başını çektiği barış ve istikrar ekseni. Irak'la Kalkınma Yolu, Suriye'nin istikrarına destek olmak için kurgulanan DEAŞ'a karşı bölgesel koalisyon (Türkiye, Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan'dan oluşuyor), Gazze'deki soykırıma karşı oluşturulan Temas Grubu bu eksenin yansımalarıdır (Hakikaten tüm bu girişimlerin fikir babası Ankara'dır.)
Bunun karşısında, bölgeyi kaosa sürüklemeye çalışan farklı bir eksen var. Başını İsrail çekiyor. Bazı Körfez ülkeleri bu eksenin bir parçasıydı. 7 Ekim'den sonra İsrail, ABD ve bazı AB ülkelerini de yanına çekti. Karşı kampta görünmesine rağmen İran'ın bölgedeki hamleleri de kötülük eksenini besleyen sonuç doğuruyordu.
KALIN'IN HAKKINI TESLİM ETMEKAnkara, oyun değiştirici iki olayla bölgedeki muarızlara karşı stratejik baskın yaptı, kötülük eksenine karşı el yükseltti, nüfuz alanını genişletti. Bu hamleler, yeni kurulan nizamın geleceği açısından hayati derecede önem taşıyor.
Biri Suriye'dir. Ankara, İsrail ve İran'ın Suriye'deki güç mücadelesini fırsata çevirerek Esad rejiminin devrilmesinde önemli bir rol oynadı. Suriye'de "anahtar pozisyona" geçti. Bu hamle İran'ı oyun dışı bıraktı, Türkiye için İsrail'i doğrudan enterne etme fırsatı doğurdu. (Suriye'deki rejim değişikliğinde MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın çok kritik bir rol oynadığı anlaşılıyor. Şimdi buna PKK'nın silah bırakması da eklendi. Göreve geldikten kısa bir süre sonra Kalın'ın bu iki tarihi gelişmeye ön ayak olması ayrı bir yazıyı hak ediyor.)
PKK'NIN LAĞVEDİLMESİ DE STRATEJİK BASKINTerör örgütü PKK, bölgenin geleceğinin kurgulandığı bu süreçte muarızlar için kullanışlı bir aparattı. İkinci stratejik baskın buraya yapılmıştır. Terörsüz Türkiye adıyla başlatılan süreç sonunda, dün, PKK, kendini feshetme ve silah bırakma kararı aldı. Elbette bu süreç yakından izlenecektir. Yol dikenlidir. Örgütün içindeki bazı grupların faaliyetlerini sürdürme çabası ya da üçüncü tarafların provokatif girişimleri olabilir. Nitekim örgüt fesih açıklamasında "PKK adıyla yürütülen çalışmaları sonlandırdığını" duyurmuştur.