On İki Gün Savaşı, bölgede tektonik bazı hareketlenmelere yol açtı. Bazı "plakaların" yönü değişti, bazıları hızlandı. Bu hareketlenmelerin bir ucu Gazze'ye, bir ucu Suriye'ye, bir ucu Terörsüz Türkiye'ye, ve ilginçtir, bir ucu da Rusya'ya, hatta Azerbaycan'a dokunuyor. Nasılını anlatayım. Önce PKK'nın silah bırakmasıyla ilgili süreçle başlayalım. Şu anda Terörsüz Türkiye sürecinin üçüncü aşamasındayız (Detaylar için; İşte Terörsüz Türkiye'nin Beş Evresi, 16 Mayıs.) Bu evre silah bırakma kararının pratiğe döküleceği aşamaydı. Örgütün Türkiye, Irak, Suriye ve İran'daki uzuvları için eşanlı bir takvim öngörülmüyordu. Kandil ve Suriye öncelikliydi. Örgütün İran yapılanması PJAK'ın geleceği ise belirsizdi. İran'ın bu konuda nasıl bir tutum takınacağı bilinmiyordu. Savaşın ardından Tahran da bu konuda destekçi bir pozisyona geçebilir. Ancak henüz somut bir işaret yok.
K.IRAK'TA ÖRGÜTE ÇEKİLEN ÇİZGİMevcut durumda Kandil tarafında işler fena gitmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, önümüzdeki günlerde DEM heyetini kabul etmesi bekleniyor. TBMM'de komisyon tartışmaları, sürecin 4'üncü evresiyle ilgilidir. OdaTV'de gördüm DEM Parti'li kaynaklar "Temmuz'da, PKK'nın silah bırakma görüntüleri kamuoyuyla paylaşılacak" demiş. Bu iddia yalanlanmadı. Pozitiftir. Örgüt, Kuzey Irak'ta kendisine çizilen alanın ötesine geçmiyor. Bu da pozitiftir. Ancak Kuzey Irak'taki Türk birliklerine dönük kamikaze drone saldırı girişimleri not edilmeli. Örgüt içerisinde silah bırakmaya karşı çıkan hizipler ya da örgüt elbisesi giymiş farklı aktörler bölgesel gelişmelere yaslanarak süreci provoke etmeye çalışabilir. Aynı şey Suriye için de geçerli. Şam-SDG anlaşması, entegrasyon için 12 aylık bir süreç öngörüyordu. Bu konuda henüz bir ilerleme yok. SDG, entegrasyona dirense de zaman aleyhine işliyor. Bu kapsamda Kamışlı Havaalanı krizi çıkarması, yeni tüneller kazması sürecin gidişatını değiştirmeyecek. ABD, ülkedeki üslerini azaltıyor ve Şam'la konuşuyor. Önceki gün AA diplomasi muhabiri S. Dilara Dinçer'e konuşan ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack, şu cümleyi net kuran ilk ABD'li oldu: "SDG hem askeri hem siyasi olarak yeni Suriye'ye entegre olmalı."
GAZZE'DE ATEŞKES OLACAK MI
Barrack'ın şu cümlesi de çok önemli: "İsrail'in yeniden tanımlanması gerekiyor." Yakın gelecekte "başkalaşmış" bir İsrail'le mi karşılaşacağız Yoksa, İran nükleer krizinde olduğu gibi, ABD, palyatif tedbirlerle, yoğun bakım hastasını tedavi etmeden taburcu mu edecek
ABD, İran dosyasını kendince kapattı. Odak bu yüzden Gazze'ye döndü. Washington, önce Gazze'de bir ateşkesi, daha sonra Lübnan ve Suriye'yi de dahil ederek, güncellenmiş İbrahim Anlaşmaları'nı kotarmak, Arap-İsrail normalleşmesini sağlamak ve yönünü Uzak Asya'ya çevirmek istiyor. Bunu da Netanyahu ile yapmak istiyor. Trump'ın baskıyla yolsuzluk duruşmasının ertelenmesi bunu söylüyor.Bu kapsamda bir trafik var. İsrailli Bakan Dermer, konuyu ele almak için Washington'a gitti. MİT Başkanı İbrahim Kalın, Hamas heyetini ağırladı. Bu sırada İsrail ve Hamas'tan ateşkes konusunda ABD'den farklı sinyaller geliyor. Şam yönetiminin ise İsrail Golan'dan çekilmeden kalıcı bir barışa nasıl ulaşacağı önemli bir soru işareti. Bu trafikle ilgili birkaç görüşme yaptım. Ulaştığım sonuç şudur: "Gazze'de insanlara gıda ulaşmıyor. Yardım almaya gidenler öldürülüyor. İsrail Gazze'yi ve Batı Şeria'yı kendisine bağlamak istiyor. Bir şeylerin konuşulabilmesi için saldırıların durması gerekiyor. Hamas ve Filistin tarafı bu maksimalist taleplere evet diyemez. O halde iş İsrail'de kilitleniyor." Trump, Netanyahu'yu yönetebilecek mi Bu ortada duran bir sorudur. Peki, İbrahim Anlaşmaları
62