O gece Türk hava sahasında da hareketlilik yaşandı

Yazının mürekkebi kurumadan İsrail, İran'a saldırdı. Peki, İran bunu öngöremedi mi Neden karşılık veremedi Onu anlatacağım. O gece Türk hava sahasında neler yaşandığına ilişkin kulisleri de aktaracağım. Ancak önce birkaç hususu vurgulamam gerekiyor.
ANKARA'NIN ÇAKRALARI AÇIKBugüne kadar bir çok konuda Ankara'nın öngörülerinin haklı çıktığına şahit oldum. Askeri, istihbari, diplomatik ve siyasi bakış açısının toplamından oluşan Türk devlet aklının çakraları açık. Gelişmeler ayakları yere basan, rasyonel, sağduyulu, çok katmanlı analizlerle okunup buna göre tedbir alınıyor. İsrail'in İran'a saldırısının da bu şekilde, aylar içinde, güçlü öngörülerle analiz edildiğine şahit oldum. İsrail, İran'a saldırdığında yaşananları anlamak için yine o öngörü sahibi (güvenlik) kaynaklarıma bazı sorular sordum.
SALDIRI DALGASI O GECE BAŞLAMADIDeniyor ki ABD bir an önce Çin'e odaklanmak istiyor. İran'ın nükleer programı bölgeden çıkmasına engel. Washington önce müzakere masasında işi kotarmaya çalıştı. Direnç görünce İsrail'i "engellemedi." Deniyor ki Tahran'ın nükleer kapasitesini askeri tedbirler belki geciktirir ama bitiremez. Yer üstündeki hedefleri vurabilirler ama yer altına ulaşamazlar. Bu yüzden İsrail'in nihai hedefi; yapabilirse rejim değişikliği, yapamazsa Tahran'ı masaya oturtmaktır. "İran'ın hava savunma sistemleri neden çalışmadı" diye soruluyor Deniyor ki Bu saldırı bir günlük bir saldırı değildi Aylar önce İsrail İran'a saldırmış ve yüksek irtifa hava savunma sistemlerini hedef almıştı. Bu kez orta ve düşük irtifa hava savunma sistemlerine odaklanıldı. İsrail'in hava üstünlüğünü ele geçirmesinin sebebi budur. Bir şey daha deniyor İsrail, elektronik harbi iyi kullanıyor ama İran'ın İsrail'e verdiği zarar yadsınamaz. Tel Aviv füzeleri engelleyemiyor. Bu anlamda Demir Kubbe'nin zaafı ortaya çıktı.
ANKARA'YI ENDİŞELENDİREN İHTİMAL

Şimdi benim analizlerime gelelim

İran-İsrail gerilimi başladığında Ankara'da iki önemli güvenlik zirvesi yapıldı (İkincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında.) Yapılan açıklamalardan yola çıkarak, Türkiye'nin pozisyonunu şöyle özetleyebiliriz: Bir. Bu krizin müsebbibi İsrail. İsrail saldırganlığı durdurulmalı. İki. Krizin üçüncü ülkelere sıçrama, aynı zamanda (tıpkı Ukrayna'da olduğu gibi) İran'ın küresel güç mücadelesi alanına dönüşmesi ihtimali var. Krizin yapısındaki bu olası değişim çözümü kısa vadede imkansız hale getirir. Bu daha çok kan akmasına, bölgesel istikrarsızlığa, terörün canlanmasına ve göçe neden olur.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN TAM SAHA PRESAnkara'nın "Kriz yayılmamalı ve nükleer müzakerelere dönülmeli" yaklaşımında olduğu açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, telefon diplomasisi ve özellikle Irak ve Suriye'ye "Bu krizin dışında durun" telkini bunun göstergesi. Erdoğan'ın, İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ile görüşmesinin hemen ardından ABD Başkanı Trump'la konuşması, ertesi gün tekrar Trump'la görüşmesi, dün tekrar Pezeşkiyan'la iletişim kurması; Trump'ın "Görüşmeler yapıyorum, barış ihtimali var" demesi, Ankara'nın ateşi söndürmek için taraflar üzerinde ciddi bir baskı kurduğunu gösteriyor.
KRİZ NEREYE GİDER

Bu krizin iki tarafı var. Bir yanda İran (Çin henüz katkı vermiş değil, Ruslarınki radar görüntüsü, elektronik istihbaratla sınırlı), diğer yanda İsrail var. İsrail'in savunmasını ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün'den oluşan koalisyon yapıyor.

İran hava sahası İsrail'in kontrolünde. Bu Tahran için ciddi bir tehlike. İsrail de İran'ın füzelerini durduramıyor. Ancak İran'ın füze stoğu sınırlı. Elinde 2 bin füze olduğu, stoğun dörtte birini harcadığı söyleniyor.