Filistin konusunda ABD-İsrail cephesiyle, dünyanın geri kalanı arasında amansız bir mücadele var. Bir yanda soykırım sürüyor. Diğer yanda soykırımı durdurmak ve Filistin devletinin tanınmasını sağlamak için büyük bir çaba harcanıyor.
İsrail'in ateşkes girişimlerini karşılıksız bırakarak soykırımı sürdürme tutumu, bugüne kadar Tel Aviv'i ödünsüz bir şekilde destekleyen (hatta 12 Gün Savaşı'nda İran'a karşı savunmasına bizzat katılan) ülkeleri bile Filistin'i tanıma noktasına getirdi.
Filistin'in tanınması önemli bir konudur. İki devletli çözümün yolunu açar. "Büyük İsrail" hedefini ortadan kaldırır. Bu yüzden İngiltere, Fransa, Kanada, Avustralya gibi ülkelerin "Filistin'i eylül ayında, BM Genel Kurulu'nda tanıyabiliriz" açıklaması hem ABD'yi hem de İsrail'i paniğe sevketmiştir. Bu anlamda, temmuz ayı sonunda, yine New York'ta düzenlenen "İki Devletli Çözüm Konferansı" bir dönüm noktasıdır. Konferans sonunda yayınlanan bildiri ile Filistin devletinin tanınması için net bir vizyon ve somut bir plan ortaya konmuştur. Ankara'nın 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü, "Bu krizi Filistin devletinin kurulmasını sağlayarak kökten çözelim" yaklaşımının sonuç verdiğini ve kurumsallaştığını söylemek mümkündür.
WASHİNGTON VE TEL AVİV'İN KARŞI HAMLELERİ
Bu gelişmelerin ABD-İsrail aksını tedirgin ettiğini söylemiştik. Karşı hamle yaptılar. ABD tarafından bakarsak… Trump yönetimi Filistin lideri Mahmud Abbas'ın BM Genel Kurulu'na katılımını engellemek için vizesini iptal etti. Trump, acil kodlu Gazze toplantısı düzenledi. Bu toplantıda "Riviera Planı" ele alındı. Toplantıya eski İngiltere Başbakanı Blair ve Trump'ın damadı Kushner de katıldı. Toplantıdan sızan detaylarda ABD'nin Gazze yönetimini 10 yıl boyunca üstleneceği, oradan ayrılmayı kabul eden Filistinlilere ödemeler yapılacağı bilgileri yer aldı. Washington ayrıca tanıma yanlısı ülkelere baskı kurmaya başladı. ABD'nin Paris büyükelçisi, (damadın babası) Kushner, Paris yönetimini zehir zemberek hedef aldı. Elçi, apar topar Fransa Dışişleri Bakanlığına çağrılarak uyarıldı.
İsrail tarafından bakarsak… Tel Aviv, tanıma girişimlerine karşı Gazze ve Batı Şeria'yı tamamen ilhak kartını masaya koydu. Netanyahu hükümeti Hamas'ın kabul ettiği Mısır ateşkesini reddetti. Gazze'yi tamamen işgal planını onayladı. Kara saldırılarına da başladı. Batı Şeria bahsinde E1 yerleşim planını hayata geçirdi. Bu planla Doğu Kudüs-Batı Şeria bağını koparmayı hedefliyorlar. İsrail hükümeti, Batı Şeria'nın yüzde 82'sini ilhak etmeyi planlıyor.
NEW YORK TUZAĞI GÖRÜLDÜ
Bu bir satrançtır. Ankara, Filistin'in BM Genel Kurulu'nda başat gündem olması için yoğun bir temas trafiği yürütüyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, mevkidaşlarıyla görüşüyor. Ortada üç ayaklı bir eylem planı olduğunu söyleyebilirim. Ses getirecek bazı aksiyonlardan bahsediliyor.
Birincisi… Vize iptal kararı, 22 Eylül'de düzenlenmesi planlanan, liderler düzeyindeki Filistin devletinin tanınması toplantısını (Filistin zirvesi) sabote etme amacı taşıyordu. Bu toplantı gerçekleşmeyecek mi Washington, Abbas'ın vizesini iptal ettiğinde, akla ilk gelen şey, toplantıyı New York dışına çıkarmak, başka bir ülkede düzenlemek ve Filistin'in tanındığını ilan etmekti. Açıkçası ben de bunu savunuyordum. Ancak akla ilk gelen fikirler bazen iyi değildir. Bu, toplantının etkisini azaltmak, odak kaydırmak, lojistik güçlük çıkarmak için hazırlanmış ABD-İsrail patentli bir tuzaktı. Filistin devletinin tanınması için yakalanan ivmenin azalmasını hedefiyordu. Bu tuzak görülmüştür.