Netanyahu için yolun sonu görünüyor

Kapalı devre diplomasi günlerinden geçiyoruz. Çok önemli gelişmeler gündemde hak ettiği yeri bulamıyor. Bunun iki sebebi var. Bir. Küresel ve bölgesel gelişmeler öylesine hızlı ki yetişmek zor. İki. Yoğun bilgi bombardımanında kıymetli bilgiyi cımbızlamak güçleşiyor.


Geçtiğimiz günlerde Ankara'ya yapılan bir ziyareti de bu paranteze alacağım. 19 Nisan'da Hamas heyeti Ankara'ya geldi. Dışişleri Bakanı Fidan ve MİT Başkanı Kalın ile görüştü. Ankara'dan görüşmenin detaylarına ilişkin bir bilgilendirme yapılmadı. Ancak Arap medyasında bazı detaylar var.
ABD Başkanı Trump'ın, Netanyahu'nun yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan'la güçlü diyaloğunu vurgulaması, bunu tüm dünyaya ilan etmesi, Ankara'nın diplomatik özgül ağırlığının altını çizdi. Şüphesiz bu Hamas'a da bir hareket alanı açıyor. Arap medyasına göre Hamas, ABD'ye iletmek istediği kapsamlı anlaşma teklifini Ankara'ya sundu. Ankara'nın Washington nezdindeki etkisini kullanmasını istedi.
Çıkan haberlere göre Hamas'ın önerisi, bölgesel ve uluslararası garantiler altında, beş yıllık bir ateşkes içeriyor. Hamas, Gazze'yi yönetmek için bağımsız bir Filistin komitesinin kurulmasını kabul ettiğini söylüyor. Bu önemlidir. Çünkü O Forumun Konuşulmayan Saklı Gündemi (15 Nisan) başlıklı yazımı okuyanlar hatırlayacaktır: Antalya Diplomasi Forumu'nda İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, Türkiye, Çin ve Rusya ortak bir bildiriye imza atmış, Trump'ın gönüllü sürgün planına karşı çıkarken, Gazze'nin Filistin Yönetimi'ne bağlanmasını istemişti. Hamas'ın buna, Ankara'da, olumlu yanıt verdiği anlaşılıyor.

Hamas'ın Ankara ziyaretinin, normal şartlar altında, İsrail'in sert tepkisini çekmesi beklenirdi. Ancak öyle olmadı. Netanyahu sessiz kaldı. Çünkü, Trump açıkladı: Hamas'la sadece Türkiye değil ABD de görüşüyor.


TRUMP-NETANYAHU MAKASI AÇILIYORSoykırımcı Netanyahu'nun hareket alanı daralıyor. 7 Ekim, 2018'den bu yana çevre ülkelerde tampon bölge kurmak isteyen İsrail güvenlik bürokrasisi için fırsattı. İsrail Genelkurmay Başkanı Halevi "Yıllardır bu fırsatı bekliyorduk" demişti. Yolsuzluk soruşturması baskısı altındaki Netanyahu da bu süreçten faydalanmaya çalıştı. 7 Ekim öncesinde ABD'nin bölgesel dizaynına (ki o mimari şöyledir: S. Arabistan liderliğinde -Esad'lı Suriye dahil- bir Arap ittifakı kurmak, bu ittifakı İsrail ile konuşturmak, Türkiye ile ilişkileri onarmak, İran'ı enterne etmek ve bölgeden çekilerek Çin'e odaklanmak) uyum gösteriyordu ancak 7 Ekim'den sonra Washington'a kendi politikalarını dayatmaya başladı.
İsrail, 7 Ekim sonrası bölgesel politikasını şöyle tanımlıyor: Bölgede İsrail'e yönelik tehditleri bertaraf etmek, olası tehditlerin ortaya çıkmasını da önleyici müdahale ile engellemek. Bu kaosu davet eden, yıkıcı bir perspektif daha çok kan ve çatışmayı çağırıyor. Bölgenin daha derin bir kaosa sürüklenmesi ise ABD'nin çıkış stratejisine uymuyor. Bu yüzden tüm kariyerini Trump'a endeksleyen Netanyahu ile ABD Başkanı arasındaki makas her geçen gün açılıyor.
Geçtiğimiz günler bunun güçlü işaretleriyle dolu. Trump ve Netanyahu Gazze'de sürgün planından vazgeçmiş değil ama arka planda ilginç gelişmeler yaşanıyor. Malum, Washington, Suudi Arabistan'ı İsrail'le normalleşme için ikna etmeye çalışıyor. Riyad ise bunun karşılığında ABD'den sivil nükleer sanayii konusunda işbirliği istiyor. Aynı zamanda "İki devletli çözüm konusunda irade beyanı duymalıyım" diyor. Geçtiğimiz hafta ABD Enerji Bakanı Chris Wright "Suudi Arabistan'la sivil nükleer sanayi için ön anlaşma imzalayacağız" dedi. Riyad'ın iki devletli çözüm şartından geri adım attığına ilişkin bir işaret yok. O halde yakında ABD'den Filistin'de iki devletli çözüm konusunda da bir irade beyanı gelir mi Takip etmek gerekiyor.
ASKER ÇEKME KARARI SDG'YE UYARIYMIŞBenzer durum Suriye için de geçerli. Siz İsrail Genelkurmay Başkanı'nın Golan tepesi şovuna bakmayın. Trump'ın "Makul ol" çıkışından sonra