Gazze'de Türk varlığına kim, neden itiraz ediyor

Gazze ve Filistin'in geleceği, dolayısıyla geniş coğrafyada bölgesel güç dengesiyle ilgili kritik bir kavşaktayız. Türk askeri ateşkesi sürdürülebilir kılmak için Gazze'de konuşlanacak mı konuşlan-mayacak mı Bu soruya yanıt aranıyor. Türkiye'nin eli güçlü. Ama Netanyahu da boş durmuyor. Peki ne olacak Önce yaşananları, İsrail'de beliren "planı", Türkiye'ye karşı PH kampanyasını, ardından da -hafta başında- ortaya çıkması muhtemel nihai tabloyu anlatacağım.


TÜRKİYE HEM GARANTÖR HEM ADAY

13 Ekim'de Mısır'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'la birlikte dört lider, Ortadoğu barışı niyet beyanına imza attığında, bir çok kişinin kafasında soru işaretleri vardı. İsrail'in kirli sicili, ateşkesi bozma potansiyeli, konuşulan anlaşmasındaki boşluklar önemli soru işaretleriydi. Bu gelişmeyi İsrail'e karşı bir teslimiyet olarak okuyanlar da vardı. Ben ise bunun "kazanılmış bir mevzi" olduğunu düşünüyordum (Detaylar için bakınız; Suriye'de Kara Göründü, 14 Ekim.) İsrail'in de meseleyi böyle okuduğu daha sonra yapılan tartışmalarla ortaya çıktı.

Türkiye'nin o niyet beyanına imza atması, Ankara'yı garantör ülke konumuna getirdi. Bu da beraberinde Türk askerinin Gazze'de konuşlanmasına ilişkin beklentiyi. ABD Başkan Yardımcısı Vance, İsrail'in ateşkesi bozma çabalarını engellemek için gittiği Tel Aviv'de bundan sonraki takvimi şöyle sıraladı: Hamas'ın silah bırakması, Uluslararası İstikrar Güçlerinin Gazze'de konuşlanması ve alternatif bir yönetimin kurulması.

Önemli not: BM'deki dengeler karar alımını zorlaştırsa da muhtemelen uluslararası güç için BM Güvenlik Konseyi kararı çıkarılacak. Türkiye de buna sıcak bakıyor. Bu karar ateşkesi ve süreci kısmen öngörülebilir kılar. Ancak karar çıksa da bu bir BM Barış Gücü olmayacak.

Arkaplan bilgisi: İsrailin yeşil ışık yaktığı iki grup ülke var. Bir. 7 Ekim'den bu yana Netanyahu'nun ilişkilerini sürdürebildiği ülkeler: Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır. İki. Orada Müslüman askerlerin çoğunlukta olması gerekiyor. Ancak İsrail bölgeden değil, bölge dışından ülkeleri istiyor. Bu kapsamda Endonezya, Pakistan ve Azerbaycan öne çıkıyor. Türkiye bu iki kategoriye de girmiyor.


İSRAİL TUTUMUNUN BEŞ NEDENİ

İsrail hükümetinin önemli bir kısmını oluşturan aşırı radikal Siyonistler istim üstünde. Netanyahu'ya baskı kuruyorlar. Geçtiğimiz günlerde İsrail'deki muhalefet partileri de İsrail Başbakanına iki şey söylediler: ABD himayesine girdin. Gazze'ye Türkiye ve Katar'ı sokuyorsun.

Gazze'de Türk varlığına karşı çıkmalarının, bunu bir "kırmızı çizgi" olarak görmelerinin birkaç sebebi var: Bir. İsrail'in en önemli hedefi Filistin'i Arapsızlaştırmak, nüfusu oradan çıkarmaktır. Türk varlığı bunu engeller. İki. Filistin'de Filistinli varlığı, iki devletli çözüm ihtimalini ayakta tutar. Üç. Türkiye'nin Gazze'de güç tutması sahada ve masada Filistinlilerin haklarını koruyacak askeri ve diplomatik varlık anlamı taşır. Dört. SDG üzerinden Türk sınırına gelmeye çalışan İsrail, Türk askerini yanı başında bulur. Beş. İsrail'in bölgesel hegemonya arayışı boşa düşer.


TÜRKİYE'Yİ UZAK TUT, 100 BİN SİYONİST GETİR

Tel Aviv bu yüzden Türkiye'nin uluslararası güce katılımını engellemeye çalışıyor. İsrail medyasında yazılanlardan yola çıkarak bir analiz yaparsak, radikal siyonistlerin hedeflerini şöyle özetleyebiliriz: Bir. Türkiye'yi masadan ve sahadan uzak tut. İki. Orta vadede Filistin Devletini engellemek için Batı Şeria'daki Yahudi nüfusu artır (İki yıl içinde 100 bin genç çifti Batı Şeria'ya taşımayı konuşuyorlar. İsrail Meclisi'nin Batı Şeria'nın ilhak edilmesini öngören tasarıyı tam da bu sırada onaylaması bu kapsamdadır.) Üç. Mümkünse ateşkesi boz.

Türkiye'yi Gazze'den uzak tutmak için müthiş bir medya kampanyasına da başladılar. Hedefleri Türkiye ile ilgili olumsuz algı oluşturmak, bir yandan da Körfez ülkelerinin "kaygılarını" büyütmek. Bu konuda dünya basınında İsrail onaylı metinlerin dolaşıma girdiğini görüyoruz. Türkiye'nin "hegemon güç olmak istediği", "Osmanlı geçmişi", "Bölgede Şii eksenin yerini, liderliğini Türkiye'nin yaptığı Sünni bloğun almaya başladığı" ısrarla yazılıyor. Bu vurgularla sadece batıyı değil, Körfez ülkelerini de korkutmaya çalıştıkları açık.