Alman Şansölye, Kale'den çıkan o raporu mu okudu

Avrupa Birliği'nin -ve Birliğin lokomotifi Almanya'nın- önünde netameli iki soru duruyor. Bir. Adı konmamış, çok kümeli özellikler taşıyan yeni küresel panoramada Birliğin konumu ne olacak İki. Yükselen ve iç barışı tehdit eden ırkçılığın (aşırı sağ demeyelim, düpedüz ırkçılık) önü nasıl alınacak Rusya'nın Ukrayna'yı işgali zayıf da olsa bağımsız politikalara yönelme arzusu taşıyan Avrupa Birliği'ni Amerikan saçaklarının altına itti. Washington'un AB'yi yanına çekmek ve NATO'yu yeniden aktifleştirmek için Ukrayna savaşını ustaca kullandığını daha önce yazmıştık. Ancak rüzgar tersine dönüyor. Donald Trump'ın ABD seçimlerinde favori isim haline gelmesi Avrupa Birliği'ni ürkütüyor. Brüksel, Trump'ın Başkan olması halinde Ukrayna'yı yüzüstü bırakmasından, Putin'le anlaşmasından, AB'den ödün istemesinden endişe ediyor. Trump'ın savunma harcaması yapmayan NATO üyelerine Rusya'nın saldırmasını teşvik edeceği yönündeki "esprili" açıklaması bile AB içinde huzursuzluk yarattı. Bu çıkış kıtada ortak güvenlik politikasına yönelik eski tartışmaların yeniden filizlenmesine yol açtı.Önümüzdeki günlerde Brüksel'de, ABD'ye güvenlik alanındaki bağımlılığın azaltılması, Birliğin savunma harcamalarının artırılması, askeri kapasitenin artırılması, böylece AB'nin bir aktör olması yönündeki tartışmaların yoğunlaştığını göreceğiz. The Guardian gibi liberal-sol gazetelerde -bile- çıkan "Nükleer caydırıcılığa (yani silaha) sahip olmalıyız" konulu analizler bu arayışın ciddiyetini, endişenin derinliğini ortaya koyuyor. Bu madalyonun bir yüzü. Madalyonun diğer yüzü de şu: Avrupa sokağında, bunun tam tersi bir süreç gelişiyor. Avrupa genelinde, Birlik karşıtı, "aşırı sağ" denen ırkçı eğilimler, gruplar ve partiler popülerlik kazanıyor. Hollanda'da, Belçika'da tabanlarını genişletiyorlar. İtalya'da iktidardalar. İspanya'da koalisyona girmeyi kıl payı kaçırdılar. Fransa'da anketlerde birinci çıkıyorlar. Almanya'da (AfD partisi) ikinci sıraya yerleştiler. Bu, şu demek oluyor: Irkçı, yabancı düşmanı partiler, AB'nin en önemli ülkelerinde ipleri eline almaya hazırlanıyor. Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Türk medyasına yansımayan serzenişi bu tehlikenin farkında olduklarını gösteriyor. Scholz Avrupa'ya gelen göçmen kitlelerin, ulus devlet arayışının ve yaşanan ekonomik krizlerin, "aşırı sağ" partilerin yükselmesine neden olduğunu söylüyor. Irkçı parti AfD'nin yüzde 23'le Almanya'nın en güçlü ikinci partisi haline gelmesinin ülke imajına zarar verdiğini belirtiyor. Şansölye Scholz'un ırkçı partilerle ilgili o konuşmadaki ifadeleri, geçtiğimiz günlerde kurulan Milli İstihbarat Akademisi'nin yayımladığı ilk rapordaki tespitlerle birebir örtüşüyor. (Bir hayli kapsamlı raporun detaylarına MİT'in internet sitesinden ulaşabilirsiniz.) Son tahlilde aklın yolu bir, görünen köy kılavuz istemiyor. "Batılı Ülkelerde Aşırı Sağ Hareketler" başlıklı raporda 2023 yılında ırkçılık bağlamında en hareketli ülkelerin Danimarka, Almanya, İsveç, Hollanda ve Avusturya olduğu vurgulanıyor.