Fatih Tekke'nin sırtından inin lütfen!

Trabzonspor ilk yarısı sona eren Süper lig maçlarını üçüncü sırada tamamladı.
Bordo mavililerin ikinci sıradaki Fenerbahçe'yle dört, lider Galatasaray ile ise arasında yedi puanlık bir fark bulunuyor.

Oysa sezon başında çok fazlaca şans verilmeyen bordo mavili takım, ligin bitimine iki hafta kalana kadar yani 15. hafta itibarıyla lider Galatasaray'ın sadece iki puan gerisinde ve ikinci sırada bulunuyordu.
Ligin neredeyse yarısına tekabül eden 15 hafta boyunca lider ile hemen hemen başbaşa gidebilen Trabzonspor, son iki haftada ise kaybettiği beş puan ile bu pozisyonunu " özellikle son dört yıldır çok az puan kaybı ile sonuçlanan şampiyonluk yarışları baz alındığında" önemli ölçüde kaybetti.


BECERİKSİZ VE YETERSİZ YÖNETİM

"Sezon başında çok fazla şans verilmeyen Trabzonspor" cümlesini kullandık, çünkü gerçekten öyleydi.

Üç sezon öncesinin ligin bitimine iki ay kala Şampiyonu olan Trabzonspor, o sezondan beri üç senedir başarısızlıktan başarısızlığa savrulmakta.

Son üç yılda ilk iki sıraya hasret kalan Trabzonspor, geçen sezon yedinci oldu ve Avrupa kupalarına dahi katılamadı.

Yönetim ise bu durumun sebebinin ne olduğu sorusuna, her seferinde ekonomik cevaplar vererek konuyu geçiştirdi.

Her sezon başı yeni bir yapılanmadan, takım oluşumundan, geçiş döneminden vs. bahsedildi ve neden başarısız oldunuz sorusuna " özür diliyoruz, ekonomik konularla ilgiliyiz" türünden cevaplar verildi.

Kulübün borcu olduğundan filan bahsedildi.
Ancak malum, kulüp başkanı Sayın Ertuğrul Doğan görevde sekizinci yılını doldurdu. Sayın Doğan üç yıldır görev yaptığı Trabzonspor Başkanlığından önce beş yıl da Trabzonspor'un as başkanlığını yapmış ve yine en çok transfer ve ekonomi konuları ile ilgilenmişti.

Yani aslında bu borcun tamamına yakını sayın başkanın ya kontrolünde ya da bilgisi dahilinde yapılmıştı.

Sayın Başkan bizzat kendi yönetimi ya da asbaşkan olduğu yönetimlerin yaptığı borçları ödemeye çalıştığını söylerken " iddialı ve şampiyonluğa oynayacak bir takım" kurmayı; adeta ya unutuyor ya ihmal ediyor ya da umursamıyordu!
Doğal olarak da her sezon bir hoca gidiyor yeni bir hoca geliyordu.


Trabzonspor tarihinde yaşanan bütün felaketlerde eksiksiz takımın başında bulunan Sayın Şenol Güneş'in,
altıncı kez görev aldığı ve yine koskoca Trabzonspor'un küme düşmesine ramak kalmışken ancak ve ancak kendisinden kurtulabildiği geçen sezonun sonuna doğru göreve gelen Fatih Tekke,
aslında Trabzonspor'un hedeflediği, gelecek planları çizdiği, hedef ve proje yapacağı bir teknik adam olarak düşünülmüyordu. Kulüp yerleşiklerince "istemeyeni" epey fazlaydı.

Hoca daha çok, yerleşiklerin daimi favorisi sayın Güneş'in altıncı kez batırdığı hatta küme düşmenin eşiğine getirdiği takımı toparlaması ve trübüne genellikle gelmemeyi tercih eden ancak geldiğinde de "özellikle genç kesimin" ısrarla lehine tezahürat yaptığı taraftarın" Fatih Tekke baskısı" baskısı sonucu göreve getirildi.


FATIH TEKKENIN PERİ MASALI

Gerçekten de öyle oldu.

Bütün bu yaşananların dışında ve fevkinde olarak mesleki idealine kavuşan Fatih Tekke hoca, çocuksu bir heyecanla işe koyuldu.

Gece gündüz çalışan ve neredeyse 7/24 tesislerde yaşayan hoca, kısa sürede takımı toparladı, ligde küme düşme hattından altıncı sıraya Federasyon Kupası'nda da finale taşıdı.
Artık iyice soğumuş, takıma ve futbola küsmüş camia ve taraftar yavaş yavaş ısınmaya ve heyecanlanmaya başlamıştı.

İNİN ARTIK HOCANIN SIRTINDAN VE İŞİNİZİ YAPIN!

Fakat camiada pek heyecanlanmayan ve pek oralı olmayan kesimler de vardı ve bunların başında yönetim geliyordu.

Takımın, çok sayıda olmasa bile hocası Sayın Fatih Tekke'ye göre minimum dört eksiği vardı; stoper, kanat ve iki tane de çok yönlü ortasaha.

Aslında bek ve forvet eksikleri de vardı ama hoca yogurdu üfleyerek yiyordu.

Yönetim her sezon öncesi olduğu gibi" transferler kampa yetişecek" dedi.

Ancak kampa hiçbir transfer yetişmedi.

Medyada yönetime dayanılarak bir çok işimden bahsedildi. İşin bittiği ve yabancı kontenjanın boşalmasının beklendiği yazıldı, çizildi.

Yabancı kontenjanları boşaldı ancak söz konusu oyuncuların hiçbirisi gelmedi,

Tepkiler, homurtular yükselince ortaya bir Saul Niguez bombası düştü. Atletico Madrid'in yıldızı Trabzonspor'la anlaşmış, iş bitmiş, özel uçak futbolcuyu almak için İspanyaya gitmiş, taraftar heyecana kapılmış ve binlerce kişi karşılama hazırlıklarına başlamıştı.

Ancak uçak boş döndü.
Saul Niguez nedense Trabzonspor'un teklifinin yaklaşık yarı fiyatına Brezilya'yı tercih etmişti.

Çok tuhaftı.

Futbolcunun geleceğine kendisi de inandırılan Fatih hoca, hayal kırıklığını " baksın dalgasına" tepkisi ile ifade ederken, sayın asbaşkan da taraftarın ve kamuoyunun tepkisini yatıştırmak için mikrofonlara" göreceksinizSaul'dan daha iyisini alacağız, çok kısa sürede Trabzon'da olacak" beyanatini veriyordu.

Ancak gele gele Kazım Olaigbe geliyordu. Trabzonspor'a 10 milyon Euro'nun üzerinde maliyeti olan Kazım'ın oynadığı 20'ye yakın maçta sıfır golü ve sıfır asisti bulunmakta.

Trabzonspor sağ bek ve santrforda mevcutları değiştirdiğinden dolayı yeni sezonun ilk lig maçına transfer olarak sadece F.Agustin ve meşhur Kazım ile başlıyordu.

Hayal kırıklığının bu seviyede kalması beklenirken , takviye bir yana Trabzonspor'un altyapısından yetişen kaptanı ve milli kalecisi Uğurcan birdenbire, Trabzonspor'un ezeli rakipleri Fenerbahçe ve Galatasaray arasında transfer malzemesi oluyordu.

Herkes şaşırırken sayın Başkan ekranlara çıkıp" kaptanımızı ezeli rakiplerimize para ile satmayız, herkes haddini bilsin" diye ortalığı yatıştırıp herkesi sakinleştiriyordu.

Ancak üstelik de ligler başladıktan beş hafta sonra Uğurcan Galatasaray'a satılıyordu.

Yönetim ,düzenli olarak Trabzonsporlu çocukların ve gençlerin başlarını öne eğmeye, sessiz gözyaşlarına sebep olmaya devam ediyordu.