Eğitimle gelen devrim

Eğitim kişinin doğumundan ölümüne kadar devam eden canlı bir süreç. Bu 'sonsuz tecrübe yolculuğu', gençlerin farkındalığının artması için kritik önemde. Türk Eğitim Vakfı da sadece burs vererek değil, gençlerin kökten dönüşmelerini sağlayarak toplumun bilincinin yükselmesine vesile oluyor.

Bazı kavramlar vardır ki açıklaması zordur. Bunlardan biri de kesinlikle 'eğitim'. Mesela 'öğretim' desem, anlatması kolay. Okul-müfredat ağırlıklı bir kavram. 'Eğitim' deyince derya deniz... Zaten internette yaptığınız ilk aramada da bu ortaya çıkıyor: "Öğretim, bir kişiye yeni bilgilerin aktarılmasıdır. Eğitimse insanlara tecrübe kazandırmaya yöneliktir; bir bilginin deneyimlenmesini ve pratiğe dökülmesini sağlar."

İşte bu 'tecrübe yolculuğu' da kişinin doğumundan ölümüne kadar devam ediyor, anbean. Her şeyi kapsıyor. Bir hayvana nasıl davranılacağı, sokağa çöp atılmaması gerektiği, nasıl yemek yendiği, ahlaki değerler... Hepsi 'eğitim'in içine giriyor. Dolayısıyla o dönemin kodlarına, ruhuna göre de içeriği sürekli değişiyor. Yani aslında yaşayan, canlı bir sistem.

Haberin Devamı

Hayat yoldaşı

Bana bunları düşündüren, bu sihirli kelimeyi adında taşıyan Türk Eğitim Vakfı (TEV) oldu. Açıkçası vakfın genel müdürü Banu Taşkın'la tanışıncaya kadar, TEV'in sadece burs sağlayan bir kurum olduğunu sanıyordum. Ama Banu Hanım'la sohbet edince, vakfın adında neden 'eğitim' olduğunu anladım. Çünkü TEV bu kavramın derinliğini bilen ve onu hayata geçiren bir kurum. 58 yıldır var olan, Türkiye'nin 81 ilini kapsayan, bugüne kadar 340 binden fazla burs veren ve her yıl 20 bin başvuru alan kurum; gençlerin öğretim/okul masraflarını karşılamakla kalmıyor. Burs sırasında ve sonrasında hem staj-istihdam desteği vererek ve kariyer programlarıyla-mentorlukla onları çalışma hayatlarında yönlendirmeye devam ediyor hem de belki de en önemlisi, sosyal-kültürel-sanatsal faaliyetlerle bütünsel donanımlarına hizmet ediyor. Yani onların kökten dönüşmelerini sağlıyor.

"Bir gencin kendi bireysel hikâyesini dinlediğiniz an, siz de o hikâyenin bir parçası oluyorsunuz artık. Dışında kalamıyorsunuz. O hikâyeyi beraber yaratmaya devam ediyorsunuz" diyor Banu Taşkın. Zaten kendi hayatını, vakıfta çalışan herkesin hayatlarını bu hikâyelere adadıklarını onu dinlerken hissetmemeniz mümkün değil. Sanki bursiyerlerin hayat yoldaşı...

Haberin Devamı

Dört yıldır TEV'in genel müdürlüğünü yapan Banu Hanım, özellikle 'Yüzyılın Felaketi' denen
Antakya depremi döneminde TEV'in kendini nasıl bölgeye tüm varlığıyla adadığını anlatırken duygulanıyor. "Bizim bağışçılarımız çok büyük oranda ömür boyu veya en azından çok uzun yıllar boyunca bağış yapıyor. Deprem sonrasında her birinin nasıl bir adanmışlık içinde olduğunu görünce bizim sadece burs veren bir yapı olmadığımızı tüm iliklerimde hissettim Verda Hanım" diyor. "Hemen deprem günü 60 kişilik bir ekip kurduk ve kısa sürede bölgede 6 okul inşa ettik. Konteynerde yaşayan bir gencimiz o günlerde kendisini aradığımızda bize 'İnanamıyorum, demek orada birileri varmış' diyerek hislerini dile getirdi ve o an konteynere 'ışık' girdiğini söyledi. Hatta bunu da bir resme döktü" diyerek bu beraberlik ruhunu her bir bursiyerle yaşadıklarını anlatıyor Taşkın.

Haberin Devamı