"2075'de en büyük ekonomiler" listesinde neden Türkiye yok

Goldman Sachs'ın 2075 yılında dünyanın en büyük 15 ekonomisini oluşturacak ülkelerle ilgili yayınladığı liste; kalkınma, refah, gelişmişlik ve ilerlemeye dair bildiğimiz klişe veya standartları alt üst eden bir tahmin niteliğinde…
Listeye göre, en büyük 15 ekonomi ve "trilyon$"olarak milli gelir büyüklükleri şöyle:
Çin 57 trilyon$, Hindistan 52.5, ABD 51.5, Endonezya 13.7, Nijerya 13.1, Pakistan 12.3, Mısır 10.4, Brezilya 8.7, Almanya 8.1, İngiltere 7.6, Meksika 7.6, Japonya 7.5, Rusya 6.9, Filipinler 6.6, Fransa 6.5 trilyon$…
2000'deki dünyanın en büyük ekonomileri ABD, Japonya, Almanya, Fransa ve Ingiltere'nin ilk 5 içindeki yerlerini kaybederek geri sıralara düştükleri; ilk 10'da yer alan İtalya, Kanada, Arjantin ve İspanya'nın ilk 15 ülke içine bile giremedikleri listeye; Endonezya, Nijerya, Pakistan, Mısır, Filipinler gibi oldukça sürpriz ülkeler giriyor.
Bizim açımızdan ilginç ve şaşırtıcı olan nokta; uzun süredir dünyanın ilk 15-20 ekonomisi arasında yer alan ve gelecekte konumunun daha da iyileşmesi beklenen Türkiye'nin listeye girememesi…
Goldman Sachs'ın 2075 projeksiyonu, küresel ekonomik güç dengesinin Asya ve diğer gelişmekte olan ülkelere kayacağını öngörerek, kalkınma ve ekonomik büyüme dinamikleri hakkında klasik bakış açılarını sorgulamaya açıyor. Bu tahminler, kalkınmanın sadece ekonomik kaynaklara dayanmadığını; demografik ve teknolojik değişimler ve sosyal dönüşümlerin, gelecekte ekonomik güç kompozisyonunun temel bileşenleri haline gelebileceğini ortaya koyuyor.
Klasik kalkınma yaklaşımlarının ekonomik güçle ilgili söyledikleri şunlar:
-Kalkınma, genellikle kişi başına düşen milli gelir, sanayileşme seviyesi, eğitim ve sağlık göstergeleri gibi faktörlerle ölçülür.
-Tarihi olarak, Batı ülkeleri; sanayi devrimi sonrası teknolojik üstünlükleri, sermaye birikimleri ve siyasi istikrarlarıyla "kalkınma liderleri" olmuşlardır.
-İnovasyon, üretim gücü, ticari potansiyel, altyapı yatırımları ve işgücü verimliliği gibi unsurlar kalkınmanın temel taşlarıdır.
Oysa, 2075 tahmininin öne çıkardığı şu noktalar, klasik yaklaşımla esaslı bir uyumsuzluk gösteriyor:
-Listede Çin ve Hindistan gibi büyük nüfuslu ülkelerin lider konuma geçmesi; kalkınmanın klasik ölçütlere değil, "nüfus büyüklüğü" ve "tüketim potansiyeline" dayandığını gösteriyor.
-Nijerya, Pakistan ve Endonezya gibi ülkelerin üst sıralarda yer alması; genç nüfus, demografik avantajlar ve hızlı şehirleşmenin önemine işaret ediyor.
-Avrupa ülkelerinin (Almanya, Fransa ve İngiltere) gerilerde kalması, "yaşlanan nüfus" ve "sınırlı büyüme potansiyeline" işaret ediyor.
Bu bağlamda, dünya konjonktüründeki değişimlerin ve yeni şartların kalkınmanın temel dinamiklerine ve bileşenlerine yönelik ortaya çıkaracağı farklı gereklilikler muhtemelen şunlar olacaktır:
1 Genç ve Dinamik Nüfusun Etkisi:
-Özellikle Afrika ve Güney Asya ülkelerinde genç nüfusun büyük bir bölümü henüz iş gücüne katılma aşamasındadır. Bu, doğru politikalar ve eğitim programlarıyla işgücünün üretkenliğini arttırma potansiyeli taşır.
-Artan nüfus, aynı zamanda büyük bir "iç tüketim pazarı" anlamına gelir. Tüketim ekonomisinin genişlemesi, yerel ve küresel yatırımları çekebilir.
2 Küresel Üretim ve Tedarik Zinciri:
-Bu ülkelerdeki düşük işgücü maliyetleri, küresel şirketler için üretim üslerini Batı'dan bu bölgelere taşıma fırsatını sunabilir.
-Çin'de artan iş gücü maliyetleri nedeniyle küresel şirketlerin yatırımlarını, Endonezya, Pakistan ve Nijerya gibi ülkelere kaydırmaya başlaması, bu ülkelerin üretim kapasitelerinin hızla artmasını sağlayabilir.
3 Dijital Dönüşüm ve Teknolojiye Erişim:
Kalkınma ve gelişme için mutlaka ağır sanayi gerekmiyor. Dijitalleşme ve otomasyon sayesinde, ağır sanayi yatırımları olmaksızın hızlı kalkınma mümkün hale gelebiliyor. Gelişmekte olan ülkeler, ileri sanayi altyapısını kurmak için yıllarca süren birikim yerine, mevcut teknolojilere doğrudan erişim sağlayarak sıçrama yapabilirler. Mesela;
-Bankacılık altyapısının zayıf olduğu Nijerya ve Pakistan gibi ülkelerde, dijital ödeme sistemleri ve mobil bankacılık hızla büyüyor.
-Büyük nüfusa hitap eden e-ticaret platformları, bu ülkelerde dijital ekonomiyi canlandırabilir.
-Düşük maliyetli veri merkezleri ve yazılım geliştirme kapasiteleri, bu ülkelerin küresel dijital hizmet sağlayıcılarına dönüşmesine imkan tanıyor. Üretim süreçleri artık robotik teknolojilere kayıyor ve gelişmekte olan ülkeler bu sistemlere doğrudan erişim sağlayabiliyorlar. Örneğin, yapay zeka ve bulut bilişim, büyük yatırımlar gerektirmeden hızlı büyüme sağlayabilir.
4 Doğal Kaynakların Stratejik Kullanımı:
Yenilenebilir enerji kaynakları ve çevreci teknolojiler, fosil yakıtların ve madenlerin önemini azaltıyor. Örneğin, güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları, enerji ithalatını azaltarak büyümeyi destekliyor. Verimlilik artışı, daha az kaynakla daha fazla üretimi mümkün kılabilir.
-Nijerya ve benzeri ülkeler, petrol ve doğalgaz kaynaklarını daha verimli kullanarak altyapı yatırımları için sermaye oluşturabilirler.
-Afrika'nın güneş enerjisi ve Güney Asya'nın hidroelektrik potansiyeli, enerji ithalatını azaltarak ekonomik büyümeyi destekleyebilir.
5 Küresel Sermaye ve Yatırım Akışları:
-Batı ülkeleri ve Çin gibi yatırımcıların altyapı projelerine ilgisi artıyor. Örneğin, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi, Güney Asya ve Afrika'daki altyapı projelerine milyarlarca dolarlık yatırım sağlıyor.
-Küresel ekonomik dengelerdeki değişim, gelişmekte olan ülkelerin daha fazla dış yardım, teknoloji transferi ve yatırım çekmesini sağlıyor.
6 Hızlı Şehirleşme ve Altyapı Gelişimi:
-Büyük nüfuslu ülkelerde hızla artan şehirleşme, inşaat ve altyapı sektörlerini büyütüyor.
-Hükümetlerin ulaşım, enerji ve iletişim altyapısına yönelik mega projeleri, ekonomik kalkınmayı hızlandırabilir.
7 Eğitim ve Yetişmiş İnsan Gücünün Gelişimi: