Yeni bir evrim kapımızı çalarken...

'Hayvan Krallığı' bazı insanların mutasyona uğrayarak hayvan formlarına dönüştüğü bir ortamda annesi de yaratıklar safına geçmiş bir gençle babasının yaşadığı mücadeleyi anlatıyor. Thomas Cailley imzalı film bu tuhaf yaratıklar üzerinden 'ötekiler'le birlikte yaşama kültürüne dair göndermelerde bulunuyor.

Tanımsız bir zaman diliminde insanlar neden, nasıl olduğu bilinmeyen bir durumla karşı karşıyadır. Piyangonun kime çıktığı belirsizdir ve bazıları mutasyon geçirerek hayvan formlarına dönüşür. Yemek sektöründe şef olarak çalışan François Marindaze ve 16 yaşındaki oğlu Emile'in de kapısını bu tuhaf mesele çalmıştır. Birinin eşi, diğerinin annesi olan Lana bir tür 'kurt kadın'a dönüşmüş ve tedavi altına alınmıştır. İkili, Lana'nın kaldığı rehabilite merkezine yakın olmak adına Fransa'nın güneyine taşınır. Bu hem baba hem oğlu için yeni bir hayat anlamına gelir. Derken çevrede çıkan çok sert bir fırtına, merkezdeki yaratıkların firar etmesine ve yöredeki ormanlara sığınmalarına sebep olur. Sonrası bir sürek avıdır...HAYVAN KRALLIĞI
Yönetmen: Thomas Cailley
Oyuncular: Romain Duris, Paul Kircher, Adele Exarchopoulos, Tom Mercier, Billie Blain, Xavier Aubert, Saadia Bentaieb, Gabriel Caballero
Fransa-Belçika ortak yapımı

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Senaryosunu Pauline Munier'nin yazdığı, Thomas Cailley imzalı 'Hayvan Krallığı' (Le regne animal), geçen yıl Cannes'da 'Belirli Bir Bakış' bölümünün açılış filmiydi. Bu son derece aykırı ama bir o kadar da çekici ve kulak kabartmaya değer öyküye sahip yapım, metaforlarla örülü dertlerini yer yer aksiyonun öne çıktığı bir anlatımla sunuyor. Ortada zamanla bütün gezegeni sardığını anladığımız bir dert var ve bu diğer tüm şimdiki zaman dertleri gibi sosyolojik unsurlarla dolu. Öyle ki Emile'in gittiği lise, ilgi duyduğu Nina, yöre halkı, babasına yardımcı olan jandarma Julia Izquierdo derken senaryonun gezindiği duraklar bize sağlam bir sosyolojik bilimkurgu öyküsü anlatıyor. Mesela tıpkı baba-oğul gibi François'nın çalıştığı restorandaki garson Naima'nın da kız kardeşi bu yaratıklardan biridir ve onun hayatını sürdürmesine gizli gizli yardımcı olmaktadır. Yani aramızdan birilerinin en yakınları bu dertten mustariptir. Yaratıklar, canavarlar, ne derseniz deyin onlar aslında ilk elde göçmenler akla gelmek suretiyle günümüzün 'öteki'leri olabilir. Film bu yanıyla artık bütün dünyaya hâkim olmuş görünen ve kendinden olmayan herkese nefretini, öfkesini kusan sağ politikalara ve politikacılara da göndermelerde bulunuyor. Örneğin Emile'in sınıf arkadaşlarından bazıları birlikte yaşama çabasına vurgu yaparken kimisi de mutasyona uğramışlara karşı klasik ırkçı tavırları (yok etmek, öldürmek vs.) gösteriyor. Ama asıl olarak Thomas Cailley'nin filminin güzelliği sadece bu tür güncel mesajları öne çıkarması değil. Bu öykü aynı zamanda da 'Sevdiklerimizi her koşulda sevebiliyor muyuz'un cevabını bulmaya çalışıyor. Ortada tek bir mutasyon vakası yok. Emile'in de giderek vücudunda başlayan değişimler, onun karşı cepheye doğru yol almasına neden olan gelişmeler, henüz uçmayı beceremeyen Fix ve yanında duran Froggy'yle ormanın derinliklerinde başlayan dostluk derken seyirci olarak farklı sulara çekiliyoruz. Bu bir yanıyla bir ergenin büyüme öyküsü aynı zamanda. Keza bir babanın oğlunu her koşulda kabul etmesi de filmin bir başka odak noktası.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Mutasyona uğramış tüm varlıkların genel profili, Emile'de baş gösteren fiziksel değişim, yaratıkların yeni doğalarıyla barışma çabaları derken 'Hayvan Krallığı', 'Frankenstein'dan Cronenberg'in 'Sinek'ine (The Fly, 1986), hatta 'Dr. Moreau'nun Adası'ndan (The Island of Dr. Moreau, 1996) 'Gir Kanıma'ya (Lat den ratte komma in, 2008) kadar uzanan sinemasal (ve de yazınsal) bir hatıralar yolculuğuna çıkmamızı sağlıyor. Ama ben bu film dolayısıyla en çok 'X-Men' camiasını hatırladım. Lakin Thomas Cailley'nin yapıtı Hollywood'un kahramanlık figürleri eşliğinde sunduğu 'Süper'ler mitini adeta yalnızlık, izolasyon ve varoluş meselelerini sorgulayan bir çizgide perdeye taşıyor.Adele Exarchopoulos