Birbirlerini bulmuş, ortak bir gelecek hayal eden iki insan; ama Vahşi Batı'nın kanun tanımaz yüzü onların kapısını çalıyor. Viggo Mortensen'in yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı 'Dünyanın Sonuna Doğru' hüzünlü bir western öyküsü anlatıyor. Filmde kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadın karakteri Vicky Krieps canlandırıyor.
Dünyanın Sonuna Doğru
Yönetmen:
Viggo Mortensen
Oyuncular: Vicky Krieps, Viggo Mortensen, Solly McLeod, Garrett Dillahunt, W. Earl Brown, Danny Huston, Shane Graham, Rafel Plana, Atlas Green
ABD-Meksika-İngiltere ortak yapımı
Danimarkalı Holger Olsen geleceğini Yeni Kıta'da arayanlar arasındadır. Takvimlerin 1860'ların başını gösterdiği bir zaman diliminde mesleği marangozluk olan bu orta yaşlı adam, nişanlısıyla arasındaki ipleri koparan Kanadalı Vivienne Le Coudy'yle tanışır ve çok geçmeden aralarında bir gönül ilişkisi başlar. İkili birlikte yeni bir dünya kurmak üzere ıssız bir köşede bir ev bulurlar ve güzel, mutlu bir süreci paylaşırlar. Derken Vivienne eve ekonomik katkıda bulunmak ister ve yörenin barında çalışmaya başlar. Holger ise gelen çağrının ardından iyi bir gelir kaynağı olarak gördüğü orduya başvurur ve kapıyı çalan İç Savaş'ta Kuzeylilerin safında cepheye yollanır. Bu hamleler dengeleri bozar. Yörenin toprak ağası Alfred Jeffries'in şımarık ve şiddet yüklü oğlu Weston, genç kadın için yeni bir tehlike olarak belirir...
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıKöklerine bir saygı duruşu
Amerika doğumlu Viggo Mortensen, köklerine ilişkin de bir saygı duruşu niteliği taşıyan (ki filmi annesi Grace Gamble Atkinson'a adamış) ikinci yönetmenlik çabası (ilki 2020 tarihli 'Falling'di) 'Dünyanın Sonuna Doğru'da
(The Dead Don't Hurt) dokunaklı bir western öyküsü anlatıyor. Türün derinlikli, felsefi, 'öteki'ye bakışı sağlam örnekleri, bilindiği gibi Vahşi Batı'ya ilişkin öykülerin artık kendini tekrarlamaya başladığı dönemlerde ortaya çıkmıştı. İyi beyazlar, kötü Kızılderilileri bir yana bırakıp işin sosyolojik ve psikolojik yanına kulak kabartan yapımlar Amerika mozaiğini oluşturan değerleri ve onların yaşadığı serüvenleri daha doğru noktalardan ele alıyordu. Mortensen'in filmi, ilkini yakın zaman önce izlediğimiz Kevin Costner'ın epik dörtlemesi 'Horizon: An American Saga' gibi çok geniş hatlarda dolaşmasa da kendi çapında bir soluk olma çabası barındırıyor.
'Dünyanın Sonuna Doğru' önce zırhlı bir şövayle görüntüsü eşliğinde açılıyor, ardından da kamera son nefesini vermekte olan bir kadının yüzüne odaklanıyor. Peşi sıra eşini kaybetmiş ve yanına küçük oğlunu alarak yaşadığı yeri terk eden birini, Holger Olsen'i tanıyoruz. Adaletin sağlanmadığı ama yerine getiriliyormuş gibi görüldüğü topraklarda 'Şerif' unvanına sahip bu adamın genel görüntüsü ve nihayetinde veda süreci hafiften Clint Eastwood'un ünlü klasiği 'Affedilmeyen'i (Unforgiven) ve onun kahramanı William Munny'yi akla getiriyor. Sonrasında anlıyoruz ki yönetmen Mortensen yazıp yönettiği 'Dünyanın Sonuna Doğru'da asıl olarak kadın karakteri üzerine örülü, feminist tonlara göz kırpan bir öykü anlatma derdinde.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıZaman zaman geri dönüşlerle ilerleyen filmde Vivienne kendisine rol modeli olarak Jeanne d'Arc'ı seçmiş ve babası İngilizler (onlara geçmişin çizgi romanlarında 'Kırmızı Urbalılar' denirdi) tarafından acımasızca infaz edilmiş biridir. Ve yaşadığı travmanın ardından hayat boyu adaleti aramanın ve bu konuda ısrar etmenin öğretileriyle yüklenmiştir. Her daim kendi ayakları üzerinde durmanın yollarını arar. Fakat karşısına çıkan Olsen, İç Savaş'a katılmak üzere yanından ayrıldığında kötülüğün karşısında duramaz ve trajik bir gelişmenin parçası olur...
Mortensen öyküsünün aritmatiğini iyi kurmuş görünüyor. Toprak ağası Jeffries, oğlu Weston ve bu ikilinin tüm illegal işlerine, kasaba sakinlerine karşı yaptıkları zulme göz yuman mülki amir Rudolp Schiller, kirli düzenin parçalarından biri olan hâkim vs. hepsi kötülüğün yasal unsurları. Weston istediği adamı dövdüğünde ya da öldürdüğünde, istediği kadına tacize yeltendiğinde gözlerini ve kulaklarını kapatıyorlar, suçu da bir masuma yükleyerek görevlerini yerine getiriyorlar! Hikâye arka plana 'Vahşi Batı'nın bu klasik reflekslerini yerleştirirken Holger'in cepheye gitmesiyle geride kalan Vivienne'in yaşadığı trajediyi ön plana çıkarıyor. Evet, senaryo iskeletini iyi kurmuş ama Holger'in savaşa dahil olma motivasyonu konusunda pek ikna edici değil. Her ne kadar köleliğe karşı savaş yeterli neden olsa da, filmde bu durum Vivienne'in trajedisini görmemiz için yalnız kalması gerekiyormuş, o yüzden yapılmış bir hamle izlenimi veriyor. Bu mesele daha doyurucu şekilde anlatılmalıymış gibi geldi bana. Nihayetinde bize sunulan kıssadan hisse şu: Erkek, kadınını yalnız bırakmasının bedelini kötü ödüyor.
strong class'read-more-detail'Haberin DevamıKarizmatik kovboy
İşin oyunculuk kısmına göz atarsak; Mortensen, Holger'de Batı'nın yalnız ama yüreği iyilikten yana atan 'karizmatik kovboyları'ndan birini canlandırırken yeterince inandırıcı bir profil çiziyor. Son dönemin en iyi kadın oyuncularından biri olan ve el attığı her karaktere önemli dokunuşlar katan Vicky Krieps, Vivienne'de yine muhteşem. Erkekler dünyasında ayakta duran ve kişiliğiyle öne çıkan karakterini son derece etkileyici bir portreye dönüştürüyor. Hikâye ikili arasındaki yaş farkını ise kadın karakterin baba figürüne olan özlemiyle açıklamayı yeğliyor sanki.