'Sahibinden Rahmet' bir gece aniden köylerine düşen meteorun en büyük parçasını bulmasıyla birlikte zenginleşme umudu doğan İrfan'ın sonrasında yaşadığı ruhsal çöküntüyü anlatıyor. Emre Sert ve Gözde Yetişkin imzasını taşıyan yapım, geçen hafta sona eren Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Senaryo ve Behlül Dal En İyi İlk Film ödüllerini kazanmıştı.
Orta Anadolu'da, Çankırı'ya bağlı yoksul bir köy... Bir gece ahali duyduğu büyük bir gürültüyle sokağa fırlar. Kimine göre deprem olmuştur, kimine göre yıldırım düşmüştür, kimine göre de bir ateş topu üstlerinden geçmiştir. Kısa sürede durum anlaşılır, gökten bir meteorun parçaları yöreye dağılmıştır. Ertesinde köye helikopterle inen ve NASA'dan geldiklerini söyleyen Amerikalı uzmanlar kimde ne varsa kendilerine verilmesini ve bunun karşılığında hatırı sayılır bir ücret ödeyeceklerini söylerler. Bu durum onca yoksulluk içindeki köy halkı için yeni bir gelir kaynağıdır. Herkes etrafa yayılır ve meteor parçalarını arar.Genç köylünün çok geçmeden psikolojisi bozuluyor ve başta kasabada yaşayan eniştesi olmak üzere yakın çevresiyle ilişkileri altüst oluyor.
Haberin DevamıBu hengâme içinde çarpmanın etkisiyle yıkılmış köprünün altında en büyük parçayı İrfan bulur... Süreç sessiz sakin yapıdaki bir çocuk babası İrfan'ı, zaman içinde büyüttüğü hayaller eşliğinde farklı noktalara taşır. Söz konusu büyük parçaya verilecek parayı kendince arttıran ama öte yandan herkesin göz diktiği bir nesneye sahip olmanın verdiği duygunun esiri bu genç köylünün çok geçmeden psikolojisi bozulacak ve başta kasabada yaşayan eniştesiyle sonra da yakın çevresiyle ilişkileri altüst olacaktır...
Emre Sert ve Gözde Yetişkin'in yazıp yönettiği 'Sahibinden Rahmet' bulduğu göktaşı tortularıyla hayatının akışı değişen bir köyün ama asıl olarak diğerlerinden fazla büyükçe bir hacme sahip meteor parçasıyla birlikte kendi içinde bir 'parçalanma' yaşayan İrfan'ın öyküsünü anlatıyor. Geçen hafta sonra eren 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden En İyi Senaryo ve Behlül Dal En İyi İlk Film ödüllerini kazanarak dönen çalışma, elbette daha önce izlediğimiz kimi yapıtları akla getiriyor. Örneğin köyün silik karakterlerinden biri olan İrfan'ın başına konan bir tür talih kuşuyla değişen kaderi bir parça Kartal Tibet imzalı, 1986 tarihli Şener Şen klasiği 'Milyarder'i çağrıştırıyor. Öte yandan İngiliz usta Danny Boyle'un erken dönem yapıtı 'Mezarını Derin Kaz'da (Shallow Grave) şans eseri ellerine geçen yüklü miktarda para üç arkadaşın dostluklarına gölge düşürürken içlerinden biri (Christopher Eccleston'ın canlandırdığı David) şirazeden çıkıyor ve psikolojisini kaybederek elini kana buluyordu. Bir başka yakın örnek geçen yılın yerli yapımlarından 'Hakkı'ydı. Hikmet Kerem Özcan imzalı, Bülent Emin Yarar'ın ana karaktere hayat verdiği bu yapımda evinin bahçesinde define bulan ve daha fazlası için harekete geçen bir adamın meseleyi takıntı haline getirmesi ve açtığı tüneller içinde ruhsal açıdan kaybolması anlatılıyordu.
Haberin DevamıYukarıda adını saydığım yapıtlarla akrabalıklar taşıyan 'Sahibinden Rahmet'e ilişkin yönetmenlerinden Emre Sert, filmin Antalya'daki gösteriminin ardından düzenlenen basın toplantısında hikâyenin esin kaynağının Bingöl'de bir köye (ki babasının köyüymüş) vakti zamanında düşen bir meteor olduğunu söylerken sinemaya uyarlama aşamasında olayları Çankırı'nın bir köyüne taşıdıklarını belirtmiş. Doğrusu eldeki öykü İrfan'ın bulduğu parça kadar işlenmeye müsaitmiş. Lakin filmin ana karakterinin psikolojisini aktarmada kimi tercihlerden dolayı yeterince etkili olunamadığı kanısındayım. Para, eski bir hazine, göktaşı parçacıkları, mücevher, heykel, tablo vs. değerli olduğuna inanılan bir nesneye emeksizce sahip olup onu takıntı haline getirirken,
koruma çabasına girip para-
noya çizgisine ulaşmak ve kendi dengesini kaybetmek insanlık hallerimizden biri. 'Sahibinden Rahmet' aslında bu meseleye kafa yormak için yola çıkmışa benziyor ama filmin az biraz komediye göz kırpan yanlarıyla birlikte kararlı bir tonu oluşmamış. Bana kalırsa ya sarsıcı bir psikolojik öykü hattından ilerleme ya da komediye daha fazla göz kırpma seçeneklerinden birini tercih edip belirlenen rotada sağlam ve vurucu adımlarla yola devam edilseymiş sanki daha çarpıcı bir film olurmuş.
Ayrıca İrfan'ın satış aşamasına gelip vazgeçme meselesi ve meteor parçasına biçilen meblağın sürekli arttırılıp azaltma gelgitleri öykünün tekrarlara düşmesine ve seyircide 'uzatmışlar' hissi yaratılmasına neden oluyor. Orijinal hikâye sosyal medyanın en azından günümüzdeki kadar hüküm sürmediği bir zaman diliminde yaşanmış. Buradaysa köye düşen parçaların, başta NASA olmak üzere dünyanın hemen farkına varması, ahaliden birinin kendi bulduğu parçaları 'Satılık' duyurusuyla birlikte internete koymasıyla gerçekleşiyor. Eğer işin içine internet (ve de cep telefonu) giriyorsa bütün dünyanın gözü üzerinizde demektir. Ama filmde İrfan'ın elindeki parçayla birlikte popülerleşme süreci sadece bir gazetecinin olduğu sahneyle halledilmiş ve burada bir muhabir kahramanımıza ve ahaliye birkaç soru yöneltiyor.

5