'Sizler benim elmaslarımsınız'

18'inci yüzyılda geçen tarihi bir film için kostüm hazırlayan ve başta patronları olmak üzere kadınların çalıştığı bir terzi atölyesi... Ferzan Özpetek öyküsü 1970'lerde biçimlenen son filmi 'Elmaslar'da seyircisini nostaljik bir yolculuğa çıkarırken sinema sanatının arka sokaklarında gezdiriyor ve en önemlisi, karakterleri vasıtasıyla kadın dayanışmasının da altını çiziyor.

T anınmış bir yönetmen çok sevdiği, daha önce birlikte çalıştığı kadın oyuncularıyla bir öğle yemeğinde buluşuyor. Gayet keyifli bir ortam; makarna yeniyor, şarap içiliyor. Sonrasında yeni bir senaryonun okuma provalarına, rol dağılımına vs. geçiliyor. Peşi sıra söz konusu filmin içinde buluyoruz kendimizi. 70'li yıllar... İki kız kardeşin; Alberta ve Gabriella'nın işlettiği bir terzi atölyesindeyiz (şimdinin deyişiyle modaevi). Canova Terzihanesi olarak bilinen bu yapının patronlarından abla Alberta temkinli, mesafeli ve adeta kalpsiz görünüyor, sistemin aksamadan işlemesi için kuralcı kişiliğini sürekli ortaya sürüyor. Gabriella'ysa kederli, daha sıcak ve insani bir portre çiziyor.

Atölye katları, geniş hacimli salonları ve odalarıyla dinamik bir merkez. Adeta nefes almaksızın devam eden bir yoğunluğa sahip. İki kız kardeşin kurduğu çatı altındaysa işlerin ortaya çıkmasını sağlayan kayda değer bir emekçi grubu var. Hep birlikte yeni bir projenin ete kemiğe bürünmesi için gayret gösteriyorlar. Oscar ödüllü kostüm tasarımcısı Bianca Vega'nın da içinde olduğu, yine Oscar ödüllü bir yönetmenin elinden çıkacak film için çalışacaklar ve hikâyesi 18'inci yüzyılda geçecek bu projedeki kostümleri yaratacaklar. İşe koyulurlar ama bütün bu süreçte sadece giysilerin ortaya çıkışında değil, atölye dahilindeki neredeyse her bireyin kişisel serüvenlerinde de geziniriz...

Haberin Devamı

Sinemasal yolculuğunu İtalya'da biçimlendiren Türk yönetmen Ferzan Özpetek 15'inci çalışması 'Elmaslar'da (Diamanti) iç içe geçmiş ama daha çok ana omurgası 70'li yıllarda biçimlenen bir öykü anlatıyor. Özpetek'in gerçek adıyla rol aldığı bu yapım önce yönetmenin çekmek istediği filmin temellerinde dolaşıyor, sonrasında da yapıtın kendisini izliyoruz. Bu yer yer hatıralar ve otobiyografik unsurlar taşıyan bir adım. Özpetek yardımcı yönetmenlik yaptığı dönemlerde çalıştığı projeler için gezdiği terzi dükkânlarının, moda merkezlerinin havasını, duygusunu, kendi içindeki dinamikleri perdeye taşımış. Yönetmenin ifadesiyle bu filmdeki karakterler ve mekânlar mesleğin ilk aşamalarında tanıştığı harika kostüm tasarımcılarının, önemli yönetmen ve oyuncuların, büyülü yerlerin kendi belleğinde bıraktığı izlerin bir tür yansıması.

Haberin Devamı

Kapanmamış bir parantez

Hikâyenin ana motifleri gibi görünen iki kız kardeşten Alberta'yı ziyarete gelen doktor Leonardo Cavani'nin eski bir yaranın hâlâ kapanmamış parantezi olduğunu görüyoruz. Bilindiği gibi Ferzan Özpetek, Douglas Sirk, Rainer Werner Fassbinder ve Pedro Almodovar gibi melodram ustalarının çizgisinde bir üslubun sahibidir. Filmin sonlarına doğru beliren Alberta'yla Leonardo arasındaki bağlantının giz perdesi netleşirken 'Elmaslar'ın melodrama en çok göz kırpan yanları da kıyıya vuruyor. Gabriella'nın beş yıl önce yaşadığı trajedi de benzer dokunuşlara sahip.

Öte yandan kötü pişirilmiş bir risotto bahanesiyle kocası tarafından şiddete uğrayan ve nihayetinde kendi başkaldırısını gerçekleştiren Nicoletta; annesinin bırakacak kimsesi olmadığı için terzihanede gizlice barınan çocuk (babası Türk olan Simone); çekilecek filmin kadrosundaki, sinemadan gelen Sofia Volpi'yle tiyatro kökenli Alida Borghese (birbirlerine karşı kıskançlık içeren salvolarını izlemek keyifli); mutfaktan sorumlu Silvana (olası her kasveti ortadan kaldıran bir pozitifliği ve sevimliliği var); 'azgın' bir kadın profilindeki Fausta; polisten kaçarak aralarına sığınan ve geceleri kostümlere yaptığı müdahaleler sabah olunca merak uyandıran ve beğenilen 'devrimci' Beatrice; Nina, Eleonora, Carlotta vs. Canova Terzihanesi'nin emekçileri olarak beliren isimler.

Haberin Devamı

Ferzan Özpetek eski çalışmalarında da rol alan 18 kadın oyuncuyu yeniden buluşturduğu (ki onlara "Siz benim elmaslarımsınız" diye hitap ediyor) bu yeni adımında seyircisini hem nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor, hem sinema sanatının arka sokaklarındaki gayreti, disiplini, yaratım sürecini gösteriyor, hatırlatıyor hem de karakterleri dolayısıyla kadın dayanışmasının altını çiziyor. Bu anlamda Nina'nın, Nicoletta'ya kocası Bruno'yu engelleme konusundaki önermesi, yani "Karıncalar gibiyiz. Önemsiz görünüyoruz ama hep birlikte onu bitirebiliriz" cümlesi filmdeki kilit ifadelerdendi.Erkeklerin bir anlamda ara rollerde göründüğü, kadınların parladığı bir film.

Haberin Devamı

En çok hasılat yapan filmi

Erkeklerin bir anlamda ara rollerde göründüğü, çok sayıda 'elmas'ın parladığı, bazı yanlarıyla bende François Ozon'un '8 Kadın' (8 femmes) filmini çağrıştıran (bir İtalyan sinema yazarı da aynı vurguyu yapmış, yani yalnız değilim bu konuda) 'Elmaslar', Özpetek'in dingin anlatımıyla şimdiki zamanın hızına ayak uydurmayı reddeden bir öykü anlatıyor (hoş, terzihanede çalışanlar kostümleri filme yetiştirmek için harıl harıl çalışıyor, orası ayrı).

Öte yandan Özpetek, İtalyan Vogue dergisine verdiği söyleşide şöyle bir açıklamada bulunmuş: "Filmim aynı zamanda hem zengin stil geleneğine hem de zarafete ve işçiliğe bir övgü. Bu bağlamda Luchino Visconti'nin 'Leopar'ında (Il gattopardo, 1963) Claudia Cardinale'nin ve 'Ludwig'inde (1973) de Romy Schneider'ın giydiği orijinal kostümleri göstermek istedim." Bu yanıyla 'Elmaslar' Vogue'daki yazıyı kaleme alan Alice Abbiadati'nin de belirttiği gibi sadece kostümlerin değil, aynı zamanda bu küçük-büyük başyapıtları yaratmak için harcanan zamanın da kıymetini göstermiş. Tema müziğine Giuliano Taviani-Carmelo Travia ikilisinin imza attığı, arada Patty Pravo'nun 'Gli occhi dell'amore'siyle (1968), Mina'nın 'Mi sei scoppiato dentro il cuore' (1966) şarkılarını dinlediğimiz 'Elmaslar' aynı zamanda İtalyan sinemasının üç 'diva'sı Mariangela Melato, Virna Lisi ve Monica Vitti'ye adanmış.