İlk gösterimi bu yıl Cannes'da yapılan 'Yapay Zekâ' başından trajik bir olay geçen ve tıkanma noktasına gelen Clarissa Katsef adlı bir yazarın, yapay zekâ asistanı yardımıyla Virginia Woolf'un son anlarını anlatmaya odaklandığı yeni romanını yazma sürecini perdeye taşıyor. Yann Gozlan imzalı yapımda Dalloway adlı asistan, yazarın hayatında fazlasıyla yönlendirici bir role geçince işler rayından çıkıyor.
Gençlere yönelik çok satan romanlarıyla tanınan Clarissa Katsef uzun bir süredir tıkanıklık yaşıyordur. Altı yıldır yeni bir metne imza atamayan eskinin bu verimli kalemi artık Paris'teki Ludovico Enstitüsü'nün kanatları altındadır. Sanatın farklı dallarındaki birçok yaratıcıyla birlikte kaldığı bu yapıda yapay zekâ asistanı Dalloway ona her türlü hizmeti sunmaktadır. Ne var ki zaman içinde bu asistanın sesiyle verdiği tavsiyeler adeta komutlara dönüşür. Ayrıca enstitüde tanıştığı Mathias Nielsen'in "Bizi her yerde gözetliyorlar" uyarısıyla birlikte Dalloway'in kontrol kokan hamleleri, durumu içinden çıkılmaz hale getirir. Clarissa artık büyük bir paranoyanın parçasıdır ve çemberini kırmak için mücadeleye soyunur...
Fransız yönetmen Yann Gozlan'ın altıncı uzun metrajı 'Yapay Zekâ' (Dalloway), Tatiana de Rosnay'nin 2020'de yazdığı 'Les Fleurs de l'ombre' (Karanlığın Çiçekleri) romanından uyarlanmış. Girişte konusunu özetlediğim, senaryosuna Gozlan'la birlikte Nicolas BouvetLevrard ve Thomas Kruithof'un imza attığı yapımı minimalist dokunuşlara sahip bir distopya olarak nitelendirmek mümkün. Önce bilgisayarların, sonra da yapay zekânın insanlığı ele geçirmesinden, birçoğumuzu işsiz bırakmasından ama daha ötesi varoluş meselelerinden kaynaklanan korkular, çok çok uzun süredir edebiyatın ve bu konudaki örneklerin perdeye aktarılmasıyla da sinemanın konusu elbet.
Haberin DevamıYoldan çıkan bir örnek
Bu kulvardaki ilk örnek Stanley Kubrick'in '2001: A Space Odyssey'yindeki 'HAL 9000' adlı devasa bilgisayar olabilir. Yann Gozlan'ın 'Yapay Zekâ'sında yazar asistanı konumunda karşımıza gelen Dalloway de giderek yoldan çıkan örneklerden biri.
Ludovico Enstitüsü'nün sert görünüşlü müdiresi Anne Dewinter'ın yönetimi altındaki sanatçılar sözde teşvik adı altında yapay zekâ ürünü yardımcılarla yaratıcılıklarını daha öte noktalara taşımaya çalışırken Clarissa özelinde rota şaşıyor. Çünkü üretiminde tökezlenme yaşayan bu yazarın kişisel öyküsünden kaynaklanan kimi sorunlar var.
Clarissa yeni yapıtında 1941'de cebine büyük bir taş koyarak Ouse Nehri'nde intihar eden Virginia Woolf'un son anlarını anlatmaya çalışıyor. Ama ona gündelik hayatında her türlü konforu sağlayan, yazma uğraşında da yardımcı olmaya çabalayan Dalloway'in katkıları, giderek sertleşen ses tonu ve emir içeren komutlarıyla bir engel, yaratım sürecindeki farklı bir sorun haline geliyor.
Haberin DevamıBu noktada tecrübeli yazar gördüğü rüyaların da etkisiyle eski travmasıyla yüzleşmek durumunda kalıyor ve Virginia Woolf yerine intihar eden oğlu Lucas üzerine yazmaya karar veriyor. Öte yandan kaldığı rezidanstaki sanatçılardan birinin, ona kimi uyarılar yapan Mathias'ın tetiklediği paranoya sonucu, dairesindeki kameralara karşı başlattığı direniş ve sürekli gözaltında olma hissiyatı psikolojisini altüst ediyor. Su içtiği bardağın dibinde biriken toz bile onun için şüphe kaynağına dönüşüyor.
'Yapay Zekâ' kendine ait kategorinin klişe yollarına sapan bir film. Dalloway adlı sanal asistan her işini hallettiği, hatta onun için besteci Arvo Part'tan ezgiler çaldığı bireyin hayatına hâkim olma, yardımcılık yapma yerine kendi doğrularını dikte etme konumuna geliyor. Oğlunun trajik ölümünün izlerini hâlâ üzerinde taşıyan ve bu nedenle evlilik hayatı da biten Clarissa, sahil kenarında dalgaların eşliğinde sunulan huzur verici sanal görüntülerle uyansa ve yaratılan pastoral ortamda hayatını sürdürse de şüpheleri eşliğinde kâbus yaşıyor. Bu düzlemde Yann Gozlan'ın filmini diğer noktalardan ayıran birkaç farklılık yüzeye vuruyor ki ben bunları sevdim. Örneğin başlarda kim olduğu konusunda pek bir fikrimizin oluşmadığı Dewinter'ın sanatçı topluluğuna yönelik konuşmasında Rönesans'ın büyük ustalarından Michelangelo'dan yaptığı "Aslında ruhumuzla çizeriz, ellerimizle değil" alıntısı çarpıcıydı. Keza filmin bir başka gönülçelen yanı Mathais'ın Clarissa'ya sistemin yeni yapay zekâlar peşinde koştuğunu aktarırken dikkat çektiği noktalardı: "Sanatçıya da vicdan muhasebelerine de ihtiyaçları yok..."
Haberin DevamıFelaketin eşiğindeki Paris
Dolayısıyla yönetimi elinde tutan erk, yapay zekâ teknolojisiyle sanatçı ya da aydın modellemesi yapabilir ve sadece olumluya yönelik bir profille düzenini ayakta tutabilir. Bütün totaliter rejimlerin aradığı kendileri için uygun 'muhalif' tipler de böylesi bir sistemde kolaylıkla üretilebilir ve aykırı sesler kısılabilir.
Yann Gozlan'ın yapıtında kimi güncel dertlere de vurgu var. Clarissa 'Dalloway'le uğraşırken dışarıda zorlu bir pandemi dönemi yaşanıyor. İnsanlar açık alanlarda maske takıyor, biyometrik verileri kontrol ediliyor, belli bir saatten sonra sokağa çıkma yasağı başlıyor, etraf polis drone'larından geçilmiyor ve yüksek derecelerde bir sıcak hava dalgası Paris'i esir almış durumda.

33