Meğerse dinozorlar kalbe iyi geliyormuş!

Kalp hastalıklarının tedavisine destek olduğu düşünülen üç dev tarihöncesi yaratığın (dinozorun) DNA'sından örnek almak için onların yaşadığı adaya giden bir grup ve okyanusta yolculuk ederken tehlikeli sulara dalan bir aile... 'Jurassic Park' serisinin son üyesi 'Jurassic World: Yeniden Doğuş'u Gareth Edwards yönetmiş. Kadroda da Scarlett Johansson, Jonathan Bailey, Mahershala Ali ve Rupert Friend'i görüyoruz.

Zora Bennett rolünde Scarlett Johansson'ı izlediğimiz yapımdaki bazı adrenalin yüklü sahneler yer yer 'Jaws' ve 'Orca' filmlerini hatırlatıyor.

Karayipler'de bir ada: Ile Saint-Hubert... Bu yemyeşil cennetvari köşede kimi tarihöncesi yaratıkların (ki genel olarak onlara dinozorlar diyoruz) genleriyle oynanmakta ve yeni türler yaratılırken üzerinde deney ve gözlemler de yapılmaktadır. Derken bir kaza olur ve tehlikeli bir denek ortalığı kan gölüne çevirirken tesis de işlevini yitirir. Ardından 17 yıl sonrasına yani günümüze geliriz. Bir ilaç şirketinin yöneticisi olan Martin Krebs adada hayatını sürdüren, öte yandan da kara, hava ve denizde yaşayan üç ayrı tür dinozordan (Quetzalcoatlus, Mosasaurus ve Titanosaurus) DNA örnekleri almak için bir ekip kurma çabasındadır ve grubun sorumlusu olarak Zora Bennett'ı ikna eder. Kapısını çaldığı bir başka isim de dinozorlarla ilgili bir müzenin başındaki paleontolog Dr. Henry Loomis'tir.

Haberin Devamı

Görevi kabul eden bu insanlar kendilerini adaya ulaştıracak geminin kaptanı Duncan Kincaid ve az sayıdaki mürettebatıyla yola çıkarlar. Öte yandan yöredeki sularda seyahat eden bir teknedeki Reuben Delgado, iki kızı Teresa ve Bella'yla birlikte Teresa'nın tembel erkek arkadaşı Xavier'den oluşan topluluk devasa deniz yaratıkları tarafından saldırıya uğrar. Yolladıkları yardım çağrısına koşan kaptan Kincaid onları da ekibe dahil eder ve daha büyük tehlikelerin odağı konumundaki adaya ayak basılır...

70'lerde seyirciyi tekrar boşalmış olan salonlara çekerken 'Duel', 'Jaws' ve 'Close Encounters of the Third Kind' (Üçüncü Türden Yakınlaşmalar) gibi yapıtlarda korku ve tedirginliği otoyollar, denizler ve uzay üzerinden yaratan Steven Spielberg, 90'lı yıllarda da evrimini tamamlayarak yok olmuş kimi yaratıkları yeniden hayatımıza kattı. 1993'te başlayıp 2001'e uzanan bir üçlemeye dönüşen bu yeni adımda 'Jurassic Park', 'The Lost World: Jurassic Park' ve 'Jurassic Park III' gibi filmleri izledik. İlk ikisini Spielberg'ün, üçüncüsünü de Joe Johnston'ın çektiği bu yapımlar dolayısıyla dağarcığımıza Baryonyx, Dilophosaurus, Triceratops, Gallimimus, Tyrannosaurus Rex (T-Rex), Giganotosaurus, Velociraptor gibi dinozor türleri dahil olmuştu.

Haberin Devamı

2015'teyse serinin ikinci ayağı başladı ve bu kez 'Jurassic World' (Yön: Colin Trevorrow), 'Jurassic World: Fallen Kingdom' (Yön: J. A. Bayona, 2018) ve 'Jurassic World: Dominion' (Yön: Colin Trevorrow, 2022) gibi yapıtları izledik. Ve bu üçlü sayesinde de Indominus Rex, Mosasaurus, Raptorlar, Therizinosaurus, Quetzalcoatlus, Pyroraptor, Lystrosaurus vs. türleri aramıza katıldı. Şimdi yeni bir sayfa daha aralanıyor ve girişte konusunu özetlediğim 'Jurassic World: Yeniden Doğuş'ta (Jurassic World: Rebirth) kamera arkasına Gareth Edwards geçiyor.

Senaryosunu -serinin 1993 ve 1997 tarihli birinci ve ikinci adımlarını da kaleme alan- David Koepp'un yazdığı bu yeni hamleyle birlikte meseleye taze bir soluk getirilmesi hedeflenmiş. Geride kalan altı filmden hiçbir karakteri görmediğimiz çalışmanın öyküsü yepyeni (elbette kurgusal) bir adada geçiyor ve hikâye yer yer iki koldan ilerliyor. Senarist Koepp kuşkusuz daha fazla gerilim ve çatışma yaratmak adına filmin iskeletini adeta iki merkezde kurmuş: Bir merkezde dinozorlardan DNA örneği almak adına gelen asıl grubu görüyoruz, diğer cephede de okyanustaki sakin tatilleri yaratıkların saldırısı sonucu bozulan ve kendilerini tehlikenin ortasında bulan aile var. İki ayrı nokta denizde bir araya geldikten sonra karaya çıkma aşamasındaki yeni saldırılarla tekrar ayrılmak zorunda kalıyorlar ve farklı türlerdeki dinozorlara karşı mücadele içine giriyorlar.

Haberin Devamı

Yönetmen Gareth Edwards'ın portföyünde 'Godzilla', 'Rogue One: Bir Star Wars Hikâyesi' (Rouge One) ve 'Yaratıcı' (The Creator) gibi adımlar var. Dolayısıyla kendisi iri yaratıklara (!) ve fantastik dünyalara fazlasıyla hâkim. Nihayetinde 'Jurassic World: Yeniden Doğuş'ta da serinin önceki üç filmine göre daha etkileyici bir görsel dünya kuruyor ve sahaya sürdüğü dinozorları ya da deniz yaratıklarını (Titanosaurus ve Mosasaur'un yanı sıra mutant dinozor gibi türler var listede) tüm vahşetleriyle perdeye taşıyor. Edwards minik Bella'nın yol arkadaşına dönüşen 'küçük dino'dan başka sempatik bir yaratığın olmadığı bu evrende aslında yeterince sürükleyici anlar, sahneler ve kadrajlar yakalamayı başarmış. Lakin öykünün yaslandığı klişelerle dolu zemin, örneğin gruptan kimin önce öleceğini anladığımız aksiyon sahneleri, kendi içindeki mantığı zorlayan gelişmeler (ailenin o tehlikeli sularda ne işi var mesela) vs. filmi orijinal noktalardan bildik kıyılara doğru çekiyor.