Hepsi memleket sevdasından hey canım hey!

O müziğimizde 'Anadolu rock' adıyla bilinen türün öncü isimlerindendi. Aynı zamanda ezilenlerin, sömürülenlerin yanında oldu ve muhalif kimliğiyle tanınırken nihayetinde '12 Eylül cuntası' tarafından vatandaşlıktan çıkarıldı. Yüksel Aksu imzalı 'Cem Karaca'nın Gözyaşları' işte bu öykünün sahibinin yaşadıklarını perdeye taşıyor. Film müzisyen Cem Karaca'nın yanı sıra sistemin cezalandırdığı bir aydının trajedisini de anlatıyor.

Tiyatrocu bir çiftin (aynı zamanda operet olan Toto ya da gerçek adıyla Irma Felekyan ile Mehmet İbrahim Karaca) oğulları olarak dünyaya gelen Muhtar Cem Karaca bütün gençliği boyunca müzisyen olmak için uğraş verir. Babasıysa "Tamam evladım, müzik yap ama kendine asıl olarak başka bir meslek seç, mesela hariciyeci ol" diyerek sürekli baskı yapar. Nihayetinde ikili arasındaki bu mücadeleyi o muhteşem sesinin de ona sağladığı avantajla müzik yaparak hayatına yön verecek olan oğul kazanır. Evlilikler, ayrılıklar, kurulan gruplar, dağılmalar, kısa süren askerlik ve ülkenin politik aksında önemli bir siyasi figür olarak beliren müzisyen profili...
12 Eylül dönemi Almanya'da sürgün yılları, vatandaşlıktan çıkarılma, oğlu Emrah'a ve ailesine duyduğu hasret derken unutulmaz şarkıların eşlik ettiği, acılı yanları yoğun bir yolculuğun hikâyesi çıkıyor karşımıza.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

CEM KARACA'NIN GÖZYAŞLARI

Yönetmen: Yüksel Aksu
Oyuncular: İsmail Hacıoğlu, Fikret Kuşkan, Yasemin Yalçın, Melisa Aslı Pamuk, Buçe Buse Kahraman, Meral Çetinkaya, Melisa Döngel, Alper Saldıran, Kubilay Tunçer, Emre Özcan, Ali Talha Kırışgil
Türkiye yapımı

Yüksel Aksu, senaryosunu Onur Böber, Özden Uçar ve Emrah Saltık'ın kaleme aldığı son filmi 'Cem Karaca'nın Gözyaşları'nda işte bu hayat öyküsünden ana kesitleri perdeye taşıyor. Söz konusu yapım son dönemde sinemamızda öne çıkan bir kategori vasfına ulaşan 'biyografi filmleri' kuşağının üyesi olarak dikkat çekiyor. Bu kulvarda genellikle trajik yanlar içeren, inişli çıkışlı duraklarda gezinen, melodrama göz kırpan ve şöhretin getirdiği sorunların da filizlendiği hayatlara tanıklık ediyorduk. Yüksel Aksu'nun filmindeki ana odak noktasının diğerlerinden ayrışan önemli bir yanı var: Karakterin trajedisini sistemin yasakçı zihniyeti oluşturuyor. Cem Karaca düzene başkaldırmanın, 'muhalif' kimliğine sahip olmanın bedelini vatan, eş, çocuk, ana-baba hasretiyle ve gurbet sürgünüyle ödüyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Öte yandan biyografik projelerde iki temel refleks öne çıkıyor: Ya neredeyse bütün bir hayatı perdeye taşımak ya da gövdeli bir kesiti ele alıp hikâyenin kahramanını, sınırlı bir zaman dilimi içinde, belki daha detaylı bir perspektifle seyirciyle buluşturmak. 'Cem Karaca'nın Gözyaşları' el attığı portreye ait öykünün ana hatlarında genişçe gezinmiş, önemli istasyonlara uğramış ama mesela hayatının son bölümüne girmeyi yeğlememiş. Bu bir tercih meselesi; eleştirebilirsiniz elbette. Ama ben sadece durum tespiti yapmaktayım.

Arka planda ülkenin politik kronolojisine değinen filmi özellikle gençlere ve genç kalanlara tavsiye ederim.

ÇABUK GEÇİLMİŞ

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Cem Karaca Batı müziği formları içinde ait olduğu coğrafyanın renklerini, dokusunu, tadını, kokusunu eserlerine nakşeden, 'Anadolu rock' adı altında filizlenen bir akımın öncü isimlerindendi. Öte yandan ezilenlerin, altta kalanların, sömürülenlerin safında, sınıfsal mücadelenin farkında olan bir sanatçıydı. Bu kimliğini hiçbir zaman saklamadı, aksine tüm benliğiyle haykırdı. Yüksel Aksu'nun filmi genel çizgileriyle bu portreyi sinemaya taşırken çileli bir aydının trajedisine odaklanmış. Yukarıda belirttiğim gibi ele aldığı öykünün son bölümüne girmemiş ama geniş bir yelpazede dolaşmış, bu yüzden de kimi durakları çabuk geçmek ya da perdeye yansıtmamak durumunda da kalmış. Örneğin Cem Karaca filmde karşımıza gelen grupların dışında çok da fazla grupla çalıştı, çaldı. Öte yandan bence en pas geçilen bölüm sanatçının Almanya dönemi olmuş. Bu aşamada film gurbet elde yalnızlaşan ve teselliyi içkide aramak zorunda kalan bir profil sunuyor. Oysa Karaca 'Acı Vatan'da tutunurken sığındığı limanlardan biri yine müzikti ve orada üretimine devam etti. Konserler verdi, tiyatro çalışmaları yaptı, dükkân açtı ve 'Die Kanaken' adında bir grubun parçası oldu.