'Gurbet içimde bir ok'

60'ların başında Almanya'ya işçi olarak giden emekçiler... Bilmedikleri bir coğrafya ve kültürde, sarıldıkları dal olarak memleketten ezgiler, kokular taşıyan bir yaren: Müzik... Cem Kaya imzalı 'Aşk, Mark ve Ölüm' gurbetçilerin geniş yıllara yayılmış serüvenlerini zengin bir görsel dil, sağlam arşiv görüntüleri ve eğlenceli anılar eşliğinde anlatan etkileyici bir belgesel.Aşk, Mark ve Ölüm (Beş üzerinden dört yıldız)Yönetmen: Cem KayaOyuncular: Alper Ada, Orhan Amuroğlu, İmran Ayata, Ali Ekber Aydoğan, Ömer Boral, Ata Canani, Dede Deli, Ercan Demirel, Rüştü Elmas, Hatay Engin, Yüksek Ergin, Betin Güneş, Ümit Gücüyener, Killa Hakan, Cem Karaca, Bekir Karaoğlan, Kâbus Kerim, Serkan Kaynarcalı, Aytaç Kıran, Sultan Korkmaz, Bülent Kullukçu, Tümay Koyuncuoğlu, İlkay Kökel, Nellie, Rossi Pennino, Aykut Şahin, İsmet Topçu, Volkan Türeli, Adnan Türköz, Oktay Vural, İzzet Nihat Yarsaloğlu, Derya Yıldırım, Mustafa Çetinol, Yüksel Özkasap, Cengiz Öztunç, Cavidan ÜnalAlmanya yapımıİkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden 'Avrupa'nın endüstriyel devi' olmak isteyen Batı Almanya... Tekrar ayağa kalkarken de kıtanın kendisine göre daha yoksul ülkelerinin emekçilerinden yararlanmak istiyor. Bu hedefin uzantısı olarak da İtalya, Polonya, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye gibi coğrafyalardan işçi talep ediyor. Böylece muhtemelen hayatı boyunca köyü, bucağı, kasabası dışına çıkmamış insanlar yeni bir hayata yelken açıyor. İlk yıllar tabii ki sorunlu geçiyor; yabancı bir dil, farklı bir din ve kültür, izole bir yaşam biçimi...Zaman geçtikçe sahayı, rakipleri (!), karşındaki farklı gelenek, görenek ve ritüelleri tanıyorsun... Ama yine aşamadığın engeller var. Bir noktada tekrar içine kapanıyor, sığınacak limanlar arıyorsun. İşte bu aşamada karşına yerelden (belki sonradan evrensele de ulaşacak) bir seçeneğe rastlıyorsun: Müzik... Kendi taşından, toprağından ezgiler, havalar, kokular taşıyan o gurbet yarenine yani...Haberin DevamıAdeta bir hafıza merkeziCem Kaya'nın yönettiği 'Aşk, Mark ve Ölüm' (Liebe, D-Mark und Tod), bu tutunuşun filizlenmesinden başlayarak yeşermesi, boy atması ve kalıcı bir gövdeye ulaşmasının öyküsünü zengin bir görsel dil, sağlam arşiv görüntüleri, eğlenceli anekdotlar eşliğinde anlatıyor. Bu sayede çok özel bir yapıt hissi uyandırıyor. Yönetmen Kaya seyircisini sosyolojik bir bakış açısı eşliğinde hissiyatlı bir yolculuğa çıkarıyor. Geniş bir zaman diliminde gezinen ve bu süreç dahilinde filmin ele aldığı meselelere iz düşüren belli başlı figürleri perdeye taşıyan çalışma, yaratıcısının maharetiyle kuru, bilgisel bir belgesel olma problemini aşmayı bilmiş. Bir kısmı Alman televizyonlarından alınan arşiv görüntüleri, müzikal yolculuğun kuşaklar boyu taşıyıcıları konumundaki sanatçı ve grupların söyleşileri, plak şirketleri, kaset dükkânı sahipleri, koleksiyoner müzikseverler, âşıklar, çıkan onca yapıta katkıda bulunan hemen herkes, bütün bu üretimi pazarlayan merkezler vs... Kaya'nın filmi çok geniş bir yelpazeyi tarayarak sağlam bir hafıza merkezi olma işlevini üstlenmiş.Haberin DevamıFilmin uğradığı müzikal duraklar arasında 'Köln Bülbülü' lakaplı Yüksel Özkasap, Âşık Metin Türköz, bağlama virtüözü İsmet Topçu, 'Avrupa'nın Divası' Cavidan Ünal, 'Almanya'nın Sanat Güneşi' Hatay Engin, siyasi sürgün geldiği Almanya'da Die Kanaken adlı grubuyla müzik yapan Cem Karaca, Derdiyoklar, Cartel gibi oluşumlar var. Özellikle Cem Karaca bölümü çok etkileyici... Yapım ismini 1969'dan beri Berlin'de yaşayan Aras Ören'in bir şiirinden, ilhamını da Bülent Kullukçu ve İmran Ayata'nın derlediği 'Songs of Gastarbeiter' (Misafir İşçilerin Şarkıları) albümünden almış.Cem Kaya, senaryosunu Mehmet Akif