'Üzgünüm, Bebeğim' birkaç yıl önce tez danışmanı tarafından cinsel saldırıya uğrayan ve bu travmanın yüküyle yaşamaya çalışan genç akademisyen Agnes'ın hikâyesini anlatıyor. Eva Victor'un yazıp yönettiği ve aynı zamanda ana karakterine de hayat verdiği film, yılın en etkileyici yapıtlarından biri.
New England'da üniversite okumuş ve sonradan yolları ayrılmış iki arkadaş. Yıllar sonra eski mekânlarında buluşuyorlar. Agnes kasabada kalmış, edebiyat bölümünde akademisyen olarak hayatına devam ediyordur. Lydie, New York'a taşınmıştır. Eski günlerin özlemiyle hareket ederler, anılarını anlatırlar, seks üzerine konuşurlar, göl kenarına uzanıp gökyüzünü seyrederler vs. Nihayetinde Lydie, arkadaşına müjdesini verir; hamiledir. Lakin bu güzel zamanların geçmişinde çok çok kötü bir anı da vardır. Üniversitede birlikte ders aldığı diğer arkadaşlarıyla buluşup yemek yerler; ev sahibi konumundaki Natasha tez hocaları Decker'dan söz eder. Lydie bu ismin Agnes'ta yaratacağı etkinin farkındadır ve metaforik bir cümleyle Natasha'ya seslenir: "Balığımda kılçık var, böyle servis etmemeliydin."
Haberin DevamıBir yıkımın küllerinden...
Zaman dört yıl kadar öncesine atlar ve biz de meselenin aslına vâkıf oluruz. Öğrenciler tezlerini tamamlayıp teslim ederler. Agnes danışmanları Preston Decker'ın gözdesi konumundadır. Hocası onun çalışmasını beğenir, arkadaşlarının önünde över ve gece bir mesajla yargısını belirtir: "Olağanüstü bir iş çıkarmışsın." Bu mesajla birlikte ev arkadaşı Lydie danışmanlarının ona cinsel yönden de ilgi duyduğuna dair espriler yapar. Ertesinde Agnes tezini konuşmak için Decker'ın odasına gittiğinde hocası öğrencisini yine övgülere boğar, sonrasında savcı olan eski eşinin işi çıktığından çocuğuna bakmak zorunda olduğunu söyler. Ayrılırken sahaftan aldığı Virginia Woolf'un'Deniz Feneri'nin (To The Lighthouse) ilk baskısını okuması için ona verir. Tüm bu komplimanların nedeni kısa zamanda ortaya çıkar. Decker bir sonraki buluşma için öğrencisini evine çağırır, Agnes gider ve oradan gece vakti çıkar, arabasına biner, şoke olmuş bir şekilde kendi mekânına döner. Yaşadıklarını banyodayken Lydie'ye anlatır: Cinsel saldırıya uğramıştır. Önce film seyretmişler, akabinde öpüşmeye başlamışlar ama Agnes bu işten hoşlanmadığını defalarca belirtse ve tepkisini ortaya koysa bile Decker eylemine devam etmiş, tecavüzünü gerçekleştirmiştir.
Haberin DevamıSonrası tabii ki büyük bir travmadır, hoca ertesi gün tayinini istemiş, ortadan kaybolmuş ve geride dengesini bulmakta zorlanan bir mağdur bırakmıştır. Artık hayatı boyunca kapanamayacak derin bir yaraya sahip olan Agnes için acılı bir süreç başlamıştır.
Eva Victor'un yazıp yönettiği ve ana karakteri Agnes'a hayat verdiği 'Üzgünüm, Bebeğim' (Sorry, Baby) büyük bir yıkımın külleri üzerinde yeni bir hayat inşa etmeye, daha doğrusu yaşamını sürdürmeye çabalayan ama eski acısı zaman zaman hayli yıpratıcı bir şekilde sızlayan genç bir kadının hikâyesini anlatıyor. Victor filmini dört ana başlık ('Bebekli Yıl', 'Kötü Şeyin Olduğu Yıl', 'Sorularla Geçen Yıl' ve 'Güzel Sandviçli Yıl') etrafında toplamış. Bu akış içinde öykü şimdiki zamandan start alıyor, geçmişe uzanıyor, sonra kronolojik bir biçimde kapanıyor. Eva Victor sakin bir anlatım eşliğinde bazen hüzünlü bazen de komik anlarla yüklediği filminde bir kadının sarsıcı travmasını dürüst bir yaklaşımla perdeye taşıyor. Yazının bu aşamasına kadar gelenler "Peki, bu işin hukuki, adli boyutu yok mu Agnes resmi makamlara derdini anlatmıyor mu" diyebilirler. Merak etmeyin, filmde bu soruların cevabı var; Agnes cinsel saldırıya uğradığı gerekçesiyle doktora da gidiyor, üniversitenin karar alması için hamle de yapıyor. Ama senaryo bütün bu aşamaların son derece zeki, mantıklı ve hayatın olağan akışı içinde nasıl bir tür yutulduğunu, söz konusu kurumların temsilcileri tarafından rutin işlemlere dönüştürüldüğünü de gösteriyor. Agnes, Lydie'yle birlikte hastaneye gittiğinde erkek doktorun hassas meseleler hakkındaki tuhaf sorularıyla karşı karşıya kalıyor. Üniversite cephesindeyse iki görevli öyle bir tonda "Neler yaşandığını anlıyoruz, biz de kadınız" diyorlar ki, meseleyi savsakladıklarını fazlaca belli ediyorlar. Keza fail Preston Decker'ın bir gün önce tayinini istediğini ekleyerek "Zaten olay artık bizim üniversitemiz sınırları dışına çıktı" notunu düşüyorlar. Agnes'ın olayın kendi üzerindeki tahribatıyla derinden karşı karşıya geldiği bir başka önemli sahne de 'Sorularla Geçen Yıl' bölümünde jüri üyeliği için başvurduğu seçmede savcı ve hâkimle girdiği diyaloglarda (genç kadının suça, failine bakışı vs.) kendini gösteriyor.
Haberin DevamıVe böylesi depresyon dönemlerinde 'özel bir dost', farklı bir sığınak kabilinden ortaya çıkan yavru kedi... Agnes markete giderken sokakta miyavlamasını duyduğu yavru kediyi sahipleniyor (bu arada kasada içeriye gizlice kedi soktuğunu saklama sahneleri çok iyiydi). Finale doğru kendisini öğrencilik günlerinden beri gereksiz bir rekabetin içine çekmeye çalışan Natasha'yla eskiyi konuştuktan sonra panik atağa kapılan Agnes'ın arabasıyla sığındığı köşede karşısına çıkan sandviç dükkânı sahibiyle sohbet ettiği kısım da çok etkileyiciydi. Burada bilge bir görüntüye sahip sandviççiye "Ne zaman yaşadığım bu kötü olayı hatırlasam aklıma bazı anlar geliyor. Bazen de hiç düşünmüyorum ama o zaman da suçluluk duyuyorum" açıklamasını yapıyor. Karşısındakinin "Evde nasılsın" sorusuna da bence çok çarpıcı bir yanıt veriyor: "Kedim var..."

6