Alkol ve uyuşturucu bataklığına sürüklenmiş eski devrimci Bob, geçmişten kalan bir hesabı kapatmak için kendisinin ve kızı Willa'nın peşine düşen Albay Lockjaw'a karşı mücadeleye koyulur. Birçok eleştirmene göre 'yılın en iyisi' ilan edilen Paul Thomas Anderson'ın filmi 'Savaş Üstüne Savaş' politik göndermelerle dolu bir hiciv. Leonardo DiCaprio'nun sürüklediği yapımda Sean Penn dikkat çekici bir performans sergiliyor.
Son derece radikal devrimci bir grup ve isimleri de French 75... Onları ilk olarak ABD-Meksika sınırında yakalanan çok sayıda göçmeni kurtarma uğraşında görüyoruz. Sonrasında da birçok eylemde... Grubun kalbi ve beyni Perfidia Beverly Hills'tir. Roket Adam lakaplı Bob Ferguson da ekibin patlayıcı uzmanı ve aynı zamanda Perfidia'nın âşığıdır. Göçmenleri salıverme eyleminde Perfidia üssün komutanı Albay Steven J. Lockjaw'ı esir alır. Bu sırada ırkçı Albay, ondan etkilenir ve yakında peşine düşeceğini söyler. Nitekim zaman içinde bu durum gerçekleşir. Albay cinsel açıdan takıntı haline getirdiği Perfidia'yı gözaltına alır, onu örgüt üyelerini ifşa etmesi için zorlar. Sonrasında çöküş başlar. Bob, Perfidia'dan doğan kızı Willa'yı da yanına alarak ortalıktan kaybolur.
Haberin DevamıÖykü akabinde 16 yıl sonrasına atlar. Bob alkol ve uyuşturu bağımlısı eski bir devrimci kimliğinde zamanını çokça evde geçirir, sıkça da Gillo Pontecorvo'nun efsanevi filmi 'Cezayir Savaşı'nı (La battaglia di Algeri) izler. Willa büyümüştür ama babasının çizdiği sınırlar içinde yaşamaktadır. Bu sınırlar bir izolasyonun ifadesidir. Arkadaşlarıyla görüşmek zaman zaman sorun teşkil eder, cep telefonu kullanması yasaktır vs. Genç kız babasının paranoyakça davrandığını düşünürken çok geçmeden onun haklı olduğunu fark edecektir. Çünkü zengin beyazların oluşturduğu ve bir anlamda ABD'nin 'ari ırk'tan oluşmasını isteyen ırkçı 'Noel Maceracıları Kulübü' üyesi olmak için çabalayan Albay Lockjaw, Bob ve kızını ele geçirmekte ısrarlıdır. Bu yolla hem kulübe kabul edilecek hem de eski bir şüpheyi ortadan kaldıracaktır...
Kuşağının önde gelen yaratıcılarından biri olan Paul Thomas Anderson son filmi 'Savaş Üstüne Savaş'ta (One Battle After Another) eski bir devrimcinin şimdiki zamanın içinde tutunamayışını kimi güncel politik referanslar eşliğinde anlatıyor. Girişte özetlediğim konuya sahip olan yapımın çıkış noktası, 60'ların radikal karakterlerinin Ronald Reagan dönemindeki hallerini anlatan Thomas Pynchon'ın 1990 tarihli romanı 'Vineland' olmuş. Söz konusu eserin ana fikrini alıp zamanımıza uyarlarken kurgusal oluşumlar yaratan Paul Thomas Anderson, hatırlanacağı gibi Pynchon'ın 2008 tarihli kitabı 'Inherent Vice'ı da daha önce sinemaya taşımıştı.
Haberin DevamıFarklı sularda geziniyor
'Savaş Üstüne Savaş' hayali bir örgüte mensup bir devrimcinin kızına olan sevgisini, onu başta faşistler olmak üzere hayatın tüm kötülüklerinden koruma çabasını, eşitsizlikleri, göçmen sorununu, ırkçı bir albayın cinsel takıntıları yüzünden siyah bir kadın militana beslediği arzuyu vs. upuzun bir filmle (süresi 2 saat 50 dakika) anlatmaya çalışıyor. Öykü zaman zaman kimi girift yönlere sapıyor, farklı sularda geziniyor ama temel olarak siyasi tonunu koruyor. Paul Thomas Anderson'ın mahareti de bu siyasi aksiyonu heyecan dozajını hiç düşürmeden, hatta sonlara doğru hızını çok fazla arttırarak ete kemiğe büründürmesi olmuş. Yıllara dağılan süreçte ilerleyen film sadece Bob ve kızı Willa'yı değil, intikam duygusuyla beslenen Albay Lockjaw'u da ön plana çıkarıyor.
Haberin Devamı'Savaş Üstüne Savaş' 26 Eylül'de ABD'de vizyona girdi. Kimi kaynaklara göre yaklaşık 130 milyon, kimilerine göre de 150 milyonluk bütçesiyle dikkat çeken film birçok sinema yazarı tarafından 'başyapıt' ilan edildi. Eleştirmenlerin notlarını ve yazılarını toplayan metacritic.com'un bu filme ilişkin ortalamasıysa 100 üzerinden 95. Lakin ben yine pişmiş aşa su katan bir model (!) olarak Paul Thomas Anderson'ın yapıtını vasatı az biraz aşan bir adım olarak gördüm. Evet, film sinematografik açıdan izlenmesi güzel, görüntü yönetmeni Michael Bauman'ın kadrajları enfes, Jonny Greenwood'un (kendisi müzik grubu Radiohead'in başgitaristidir) müzikleri nefes kesici ama sarkastik çizgilerde gezinen öykünün kara mizahında bence sorun var.
Haberin DevamıAna karakterler ve onların ait olduğu evrenler; devrimci örgüt, resmi güçler, davaya inananlar, satanlar, eğilip bükülmeden yoluna devam edenler, ırkçı beyazlardan oluşan illuminati tarzı grup, bunların hepsi hikâyeyi ayakta tutan ve ilgimizi çeken unsurlar.
Bir de Anderson'ın yönetmenlik dokunuşu var ortada ama bütün bunlara rağmen bu filmdeki her şey bana fazla karikatürize geldi. Bob Ferguson profili mesela... Bazen 'Big Lebowski' tadında, bazen hem o hem filmin kimi bölümleri -son filmleri bence artık baygınlık getiren- Wes Anderson esprileri havasındaydı. İzlediğim salonda Bob'un örgüt içi konuşmalarda gereken şifre cümleyi unutmasına fazlasıyla gülündü (bu bölümler bana 'Ölümlü Dünya'daki kasaya konan sesli şifrenin unutulması sahnesini hatırlattı). Lakin bence bu espri çok tekrarlanıyordu ve bir noktadan sonra tadı kaçıyordu.
Haberin DevamıSalondan çıkınca bir yandan da şöyle düşündüm: 'Savaş Üstüne Savaş' Amerikan solcularına göre bir film aslında. Bu yakadan bakıldığında fazla yüzeysel ve karikatürize geliyor ama öte yandan da başlarında Donald Trump gibi karikatür ötesi lideri olan bir coğrafyaya böylesi bir siyasi taşlama uygun düşüyor sanki.
Oyunculuklara gelince, Leonardo DiCaprio komediye yatkınlığını daha önce çeşitli kereler göstermiş bir isim. Burada da bazı sahnelerde sabahlığıyla koşuşturan Bob Ferguson adlı, hafif şapşal karakteri bir önceki filmi 'Dolunay Katilleri'nde (Killers of the Flower Moon) canlandırdığı Ernest Burkhart'tan esintiler taşıyor gibiydi. Devrimci Deandra'da Regina Hall, hiperaktif Perfidia'da Teyana Taylor, Baktan Cross adlı kasabada göçmen trafiğini yöneten ve aynı zamanda Willa'nın eğitimini üstlenen 'Sensei' Sergio St. Carlos'ta Benicio Del Toro, Willa'da (bir diğer ismiyle Charlene) Chase Infiniti çok iyilerdi. Ama kadronun en dikkat çeken ismi kuşkusuz Albay Lockjaw rolündeki Sean Penn'di. Emektar aktörün bu filmdeki performansıyla önümüzdeki yıl dağıtılacak Oscar'larda En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalının en büyük favorisi olduğu yazıldı.